Keynesyen ekonomi

Yüzyılımızın en önemli bilim adamlarından birisi olan John Maynard Keynes, kısaca genel teori adıyla anılan 'Para, Faiz ve İstihdam Genel Teorisi'ni 1930'ların büyük dünya bunalımının ardından yazmıştı. Keynes'in önerileri kapitalizmin krizden çıkışına önderlik etmiş ve uzun yıllar ekonomi öğretisinin belkemiğini oluşturmuştu. Sonraki yıllarda Keynesyen ekonomiyi destekleyen teoriler kadar bu çerçeveye karşı çıkan teoriler de gelişmeye başladı.
Ekonomi bilimi üç dalda gelişmiştir: (1) Klasik ekonomi, (2) Marksist ekonomi, (3) Keynesyen ekonomi. Ekonomi biliminin bu gelişim trendi üç farklı ekonomik sistemin gelişimiyle paralel gitmiştir. Bunlar sahneye çıkış sırasıyla: (1) Kapitalist sistem, (2) Sosyalist sistem, (3) Karma ekonomik sistemdir (ya da sosyal demokrat yaklaşım). Ekonomi bilimi ve ekonomik sistemlerle ilgili gelişmeler ve tartışmalar, özellikle 1980'lerden itibaren gelişmiş ülkelerden başlayıp tüm dünyayı etkileyen klasik ekonomi sistemine dönüş modasının yayılmasına yol açtı. Bunun temel nedeni kapitalist sistemin uygulamada sosyalist ve sosyal demokrat sistemlerden daha başarılı olmasıydı. 1990'lı yıllar, klasik ekonomi teorisinin ve dolayısıyla kapitalist sistemin temel taşları arasında kabul edilen 'serbest piyasa üstünlüğü', 'denk bütçe' ve 'karşılaştırmalı üstünlükler teorisine dayalı dış ticaret' ilkelerinin dünya çapında yaşama geçirilmesini sağladı. Tıpkı Marksist ekonomi gibi Keynesyen ekonomi de neredeyse itibarını kaybedip rafa kaldırılmak üzereydi.
1997 yılının ortalarında başlayıp yaygınlaşan finansal kriz, ulaştığı noktada klasik ekonomi teorisinin boyutlarını zorlamaya başladı. Özellikle Asya'da, kapitalizmin serbestlik ilkesi, kural tanımazlıkla karıştırılınca, Marksist ekonomiye geçiş söz konusu olmasa da, Keynesyen ekonomiye dönüş eğilimleri hızlandı. Gerçekten de devlet, eğer kuralları doğru koyup herkese eşit olarak uygulayamıyorsa, klasik teori, Keynesyen düzeltme mekanizmasından yardım istemek zorunda kalıyor.
Keynesyen ekonomiyi yeniden tartışırken gözden uzak tutulmaması gereken bir nokta var: Her ne kadar 'genel teori' olarak adlandırılmışsa da, Keynesyen ekonomi teorisi, kapitalizm açısından bir genel teori değil, yalnızca bir düzeltme teorisidir. Keynesyen ekonomiyi genel yaklaşım olarak benimseyip devleti piyasalara müdahaleye davet ettiğimizde, serbest piyasa sistemini tekrar yaratmanın çok uzun zaman alacağını asla unutmamak gerekir. Keynesyen ekonomiyi bir düzeltme mekanizması olarak devreye sokmak ne kadar doğru ise, onu kapitalist sistem için genel bir yaklaşım olarak benimsemek o kadar yanlıştır. Dünyanın bugün ulaştığı noktada kapitalist sistem için asıl olan, serbest piyasanın var olduğu ve devlet karışımının olmadığı bir ekonominin, kurallara bağlı olarak yaşama geçirilmesidir. Devletin yapması gereken şey kuralları tarafsız bir şekilde uygulamaktan ibarettir. Eğer Asya ülkelerinde ve çoğu gelişme yolundaki ülkede olduğu gibi, devlet kuralları koyamayacak veya koyduğu kurallara uyulmadığında ses çıkarmayacaksa o zaman Keynesyen ekonomi o ülkeler için gerçekten genel teori olacak demektir.
Türkiye açısından, genel seçimleri beklerken, kuralları koymanın tam zamanıdır.