Value at Risk (VaR) | Verim Egrisi (Yield Curve) | Volatilite (Volatility)

Value at Risk (VaR): Döviz, menkul kıymet ve benzeri yatırım araçlarının ya da bunlardan olusan bir
portföyün içerdigi piyasa riskinin ölçülmesi amacı ile kullanılan istatistiksel bir yöntemdir. Bu tür bir
ölçümle, piyasa riski olarak adlandırılan, kur ve faiz riskinin yatırımın mevcut degerini çesitli olasılık
degerlerine ve süreye baglı olarak ne ölçüde etkileyebilecegi bulunmaya çalısılmaktadır. Diger bir deyisle
bir yatırımın, yatırım degeri cinsinden karsı karsıya oldugu riski ölçer. Örnegin 10.000.000 USD tutarında
bir yatırım için 1.000.000 USD’ lik VaR degeri, belli bir dönemde, örnegin 1 haftada, bu yatırımın olasılık
degerine, örnegin % 1 olasılık, baglı olarak karsı karsıya oldugu risk’in parasal degerini ifade eder.
Portföyde ortaya çıkabilecek kaybın tahminidir. Geçmis veya örnegin opsiyon fiyatlarından ulasılan
“implied” volatilite üzerinden yapılan hesaplamalara dayanır. Dolayısıyla tahmin yöntemlerine iliskin,
geçmis gelecegi ne kadar tahmin eder gibi kısıtlar bu yöntem içinde geçerlidir. Yönteme iliskin
metodolojik, örnegin ölçüme konu olan degerin getirisinin normal dagıldıgı varsayımı, kısıtlar da söz
konusudur. Sermaye yeterliliklerinde, sermayenin piyasa kosulları nedeniyle risk altında olan kısmı ile
ilgili olarak, BIS tarafından bankaların uyması gereken bir ölçüt olarak da kullanımı mevcuttur.
Verim Egrisi (Yield Curve): Belli bir anda bir yatırım aracının çesitli vadeleri ile bu vadelerdeki getirileri
arasındaki iliskinin grafiksel ifadesidir. Dikey eksende verim (yield), yatay eksende ise vadeler yer alır.
Pozitif egimli (normal) verim egrisi, negatif egimli (inverted) verim egrisi, düz verim egrisi ve orta
vadelerde yüksek verimi ifade eden (bell shape) verim egrileri olarak sınıflandırılırlar. Egrinin zaman
içindeki hareketleri; diklesmesi, “steeping” (pozitif egimli bir egri söz konusu ise egrinin orijine uzak
kısmının yükselmesi, yakın kısmının düsmesi, egimin artması), düzlesmesi, “flattening” (pozitif egimli
verim egrilerinde orijine uzak kısmın düsmesi, yakın kısmın yükselmesi, egimin azalması) ve egrinin
seklinin degismeden yukarı asagı hareket etmesi, “paralel shift” olarak adlandırılır. Egrinin egiminin
artması, uzun vadede faizlerin (enflasyonun) yükselecegi beklentisini yansıtır. Egimin azalması, diger bir
deyisle pozitif egimli bir verim egrisinin düzlesmesi (orijine yakın tarafın yükselip, uzak tarafın düsmesi)
ise, yatırımcıların ileride faizlerin düsecegi beklentisi ile mevcut faiz oranlarından daha uzun süre
faydalanmak için uzun vadeye yönelmelerini, dolayısıyla artan talep ile bu vadede verimin düsmesini, fon
talep edenlerin de ileride daha düsük faiz oranlarından borçlanma imkanı dogacagı beklentisi ile kısa
vadeyi tercih etmelerini, dolayısıyla arz fazlası nedeniyle verimin artmasını ifade eder.
Volatilite (Volatility): Bir kıymetin fiyatındaki degiskenligin ifadesidir. Çogunlukla standart sapma ile
ölçülür. Yüksek bir volatilite artan bir belirsizligin göstergesidir.

Türev Ürünler (Derivative Products) | Üçüncül Piyasa | Vadeli slemler | Vadeye Kadar Getiri (Effective Rate of Return) | Valör (Value Date)

Tezgah Üstü Piyasalar (Over the Counter ""OTC""): Organize olmayan, belli bir yapı altında toplanmayan
piyasalardır. %slemler taraflar arasında karsılıklı anlasma yoluyla gerçeklestirilir.
Türev Ürünler (Derivative Products): Getirisi baska bir kıymetin getirisine baglanmıs, diger bir deyisle
baska bir kıymetin getirisinden türetilmis mali araçlardır. Futures ve Opsiyon sözlesmeleri bu
enstrümanlara örnektir. Bu tür enstrümanlar, döviz, faiz, altın gibi her türlü ürün üzerine yazılabilir. Böyle
bir durumda, örnegin döviz üzerine yazılan bir opsiyon kontratında, opsiyon kontratının getirisi üzerine
yazıldıgı dövizin piyasadaki hareketine baglı olacaktır.
U-Ü
Üçüncül Piyasa: Tezgahüstü piyasalarda (OTC) yapılan islemler, üçüncül piyasa islemi olarak
adlandırılır.
V
Vadeli slemler: Spot (iki is günü) islem tarihini asan ileri bir tarihte teslimi söz konusu olacak bir
kıymetin (döviz, faiz, mal) vadesi, miktarı ve fiyatının bugünden belirlenerek sözlesmeye baglandıgı
islemlerdir. Forward, future ve opsiyonlar bu tür islemlere örnektir.
Vadeye Kadar Getiri (Effective Rate of Return): Bir menkul kıymetin vadesine kadar tutulması
sonucu elde edilecek getiriyi ifade eder. “Effective rate of return” olarak da adlandırılır.
Valör (Value Date): Üzerinde anlasma saglanan bir islemin, fiilen yerine getirilecegi örnegin, karsılıklı
olarak hesaplara alacak ve borç kaydedilecegi tarihtir. Benzer sekilde bir fonun, örnegin mevduatın sahibi
tarafından fiilen kullanılabilecegi tarihi ifade eder.

Süre (Duration) | Tahvil | Teknik Analiz | Tezgah Üstü Piyasalar (Over the Counter ""OTC"")

Süre (Duration): Sabit getirili, kupon ödemeli bir menkul kıymetin, anapara ve kupon ödemelerinin net
bugünkü degerlerinin, kupon ödeme dönemleri ile agırlıklandırılarak bulunan vadesidir. %skontolu, kupon
ödemesi olmayan kıymetlerde, duration, kıymetin vadeye kalan süresine esittir. Risk ölçümü açısından,
menkul kıymetin piyasa faizine olan duyarlılıgını ölçer. Düsük kupon ödemeli, uzun vadeli kıymetlerin
süresi (duration) daha uzun, diger bir deyisle, faiz riski daha fazladır. Farklı vade ve kuponlu yatırım
araçları ile bu tür mali araçlardan olusan portföylerin birbirlerine göre hangi oranda faiz riski ile karsı
karsıya olduklarının karsılastırılmasında kullanılır. Efektif vade olarak da adlandırılır.
T
Tahvil: %hraç vadesi 1 yıldan uzun menkul kıymetlerdir.
Teknik Analiz: Fiyat, hacim gibi göstergelerden hareketle, geçmis dönem piyasa hareketlerinin analiz
edilerek bu yolla gelecege yönelik olarak fiyat tahminleri yapılmasıdır. Bu amaçla, çesitli grafik
olusumlarından ve istatistiksel metodlardan faydalanılır. Grafikler üzerinde geçmis fiyat hareketleri
nedeniyle ortaya çıkan olusumların gelecek için gösterge olusturdugu, dolayısıyla bu tür olusumların alımsatım
için gösterge olarak kullanılabilecegi varsayımına dayanır. Bu tür analizler, örnegin, geçmiste
gerçeklesen en düsük fiyatların, diger bir deyisle fiyatların döndügü, yükselmeye basladıgı noktaların
“destek noktası” oldugu, dolayısıyla alım için bu noktaların beklenmesi (kriter olması) gerektigini, yine
geçmiste gerçeklesen en yüksek fiyatların “direnç” noktası oldugunu ve satım için dikkate alınması
gerektigini öngörür.
Tezgah Üstü Piyasalar (Over the Counter ""OTC""): Organize olmayan, belli bir yapı altında toplanmayan
piyasalardır. %slemler taraflar arasında karsılıklı anlasma yoluyla gerçeklestirilir

Senyoraj | Sermaye Piyasası (Capital Market) | Son Kredi Mercii (Lender of Last Resort) | Spot Valör | STRIP (Separate Trading of Registered Interest

Senyoraj ""Beylik Hakkı"" (Seniorage): Para basma yetkisini elinde tutan kurumun, bu yetkisi dolayısıyla
para basarak elde ettigi reel gelirdir. Para stogundaki degisimin fiyatlar genel seviyesine oranı ile ifade
edilir. Enflasyonun sadece para miktarındaki artısından kaynaklanması durumunda, senyoraj ve enflasyon
vergisi birbirine esit olur.
Sermaye Piyasası (Capital Market): Bir yıldan uzun vadeli yatırım araçlarının ihraç edildigi ve islem
gördügü piyasalardır.
Son Kredi Mercii (Lender of Last Resort): Merkez bankalarının, para otoritesi olma sıfatları ve finansal
istikrarı saglama yükümlülükleri nedeniyle, sistemde ortaya çıkan fon açıklarının piyasadan
karsılanamaması halinde, son basvuru mercii merkez bankasına basvurup, bu ad altında düzenlenmis
imkanlardan faydalanmasını ifade eden bir kavramdır.
Spot Valör: Mali piyasalarda gerçeklestirilen bir isleme baglı ödemelerin islemin yapıldıgı günü takip eden
iki is günü sonrasında gerçeklestirilmesidir.Spot valörle yapılan bir islem, örnegin Pazartesi günü
gerçeklesmis ise ödemeler Çarsamba günü yapılmaktadır. Diger bir deyisle spot valör, paranın kullanıma
hazır olacagı tarihi ifade eder. %slem tarihi ile kullanım tarihi arasındaki fark, mesajların hazırlanması,
kontrollerin yapılması, fonların temini gibi islemlerin belli bir zaman gerektirmesindendir.
STRIP (Separate Trading of Registered Interest and Principal of Securities): Kuponlu bir menkul kıymetin
anaparası ve kuponlarının ayrı ayrı islem görebilmesi amacı ile ayrıstırılmasını ifade eder. Amaç, özellikle
uzun vadeli kuponlu ihraçların yatırımcı açısından kullanım alanını genisletmek ve bu tür ihraçların
talebini artırmaktır. T.C. Hazinesi tarafından bu amaçla bazı degisken faizli kuponlu ihraçların anapara ve
kuponları ayrıstırılmıstır.

Riskten Kaçınma (Risk Averse) | Sabit Kur Sistemi (Fixed Exchange Rate System) | Saklama Hizmeti (Custodian Service) | Samurai Bonds | Satıs

Riskten Kaçınma (Risk Averse), Risk Alma (Risk Lover), Risk Neutral: Bir yatırımcının risk karsısında
takındıgı tavırları ifade etmekte kullanılan kavramlardır. “Risk averse” bir yatırımcı riskli bir portföyü
ancak riskini karsılayacak garanti bir prim karsılıgı kabul eden, “risk lover” bir yatırımcı yüksek bir riske
ragmen bir prim talep etmeksizin garanti bir düsük getiriye razı olan, “risk neutral” bir yatırımcı ise riskle
degil yatırımın getirisi ile ilgili olan yatırımcı türünü ifade eder.
S
Sabit Kur Sistemi (Fixed Exchange Rate System): Ulusal bir paranın yabancı bir para veya paralardan
olusan bir sepet degerine sabitlendigi ve bu degerin sürmesinin para otoritesi tarafından bazen açık
bazen de zımni olarak garanti edildigi sistemlerdir. Ulusal paranın degeri önceden belirlendiginden o
andaki arz talep kosullarını yansıtmaz.
Saklama Hizmeti (Custodian Service): Tahvil, bono, altın ve benzeri kıymetlerin sahip olan kisi veya
kurum adına bir sözlesme çerçevesinde saklanması hizmetidir (safe keeping). Türkiye’de menkul
kıymetlere yönelik olarak müsteri bazında bu tür bir hizmet “Takasbank” tarafından verilmektedir.
Samurai Bonds: Yabancılar tarafından, Japonya’da, Japon Yeni üzerinden yapılan menkul kıymet
ihraçlarıdır. Çogunlukla 5 yıl ve üzeri vadede yapılan ihraçlardır. %lk ihraç 1970 yılında Asya Kalkınma
Bankası tarafından yapılmıstır.
Satıs (Ask, Offer): Piyasa katılımcılarının, piyasada islem gören degerleri (döviz, menkul kıymet gibi)
satmaya istekli oldukları fiyattır.

Repo (Repurchase Agreement) | Revalüasyon | Reverse Repo (Reverse Repurchase Agreement) | Risk-Getiri

Repo (Repurchase Agreement): Bir kıymetin belli bir tarihte, belli bir orandan geri satım vaadi ile alımını
ifade eder. %sleme konu olan kıymet ödünç verilen para için teminat niteligindedir. Merkez bankası
açısından repo islemi Açık Piyasa %slemleri çerçevesinde, piyasaya, islem vadesi süresince, repoya tabi
kıymetler karsılıgında geçici olarak para verilmesini ifade eder.
Revalüasyon: Ulusal paranın yabancı paralar karsısındaki degerinin artmasını ifade eder. Örnegin, Türk
Lirasının ABD doları karsısındaki degerininin 1.300.000 TL’den 1.200.000 TL’ ye yükselmesi (ABD
dolarının deger kaybetmesi), TL’ nin 100.000 Lira deger kazanması anlamındadır.
Reverse Repo (Reverse Repurchase Agreement): Bir kıymetin belli bir tarihte, belli bir orandan geri alım
vaadi ile satımını ifade eder. Merkez bankası açısından reverse repo islemi Açık Piyasa %slemleri
çerçevesinde, piyasadan, islem vadesi süresince, verilen kıymetler karsılıgında geçici olarak para
çekilmesini ifade eder.
Risk-Getiri: Bir yatırımın öngörülen getirisi karsılıgında mevcut riskini ifade eder. Risk genelde yatırımın
geçmis getirilerinin standart sapması (historical volatility) ile ifade edilir. Yatırımdan beklenen getiri ise
(expected return), geçmis getirilerinin ortalamasıdır. Belli bir risk karsılıgında elde edilebilecek
maksimum getirilerin olusturdugu risk-getiri egrisine “efficient frontier” adı verilip, özellikle karsılastırma,
ölçüt (benchmark) amaçlı kullanımı söz konusudur. Vadesine kadar elde tutuldugunda getirisi kesin olan
tahvil-bono türü yatırımlar bu tür analizlerde genelde risksiz yatırım olarak kabul edilirler. Ancak bu tür
kıymetler üzerinde vadesinden önce islem yapılması söz konusu ise benzer piyasa riskleri (faiz, kur) söz
konusudur.

Portföy Teorileri | Pozisyon Fazlası (Long Position) | Put Option | Reel Faiz Oranı (Real Interest Rate) | Reeskont | Repo (Repurchase Agreement)

Portföy Teorileri: Çesitli risk ve getiri yaklasımları altında portföy olusumlarını inceler. Portföy olusumu ve
yönetime iliskin, risk-getiri yaklasımı altında portföyde yer alacak kıymetlerin seçim sürecinin nasıl ve
hangi kriterlere göre yapılacagına iliskin ilk teorik çalısma 1952 yılında “portfolio selection” adı altında
Harry Markowitz tarafından yapılmıstır (Bu ve sonraki çalısmaları ile 1990 yılında Nobel Ekonomi ödülünü
bu konunun diger teorisyenleri ile paylasmıstır). Teorik yapı, Markowitz Modeli, 1963 yılında William
Sharpe’ın (1990 nobel ödüllü diger teorisyen) “Single Index Model” adı altında gelistirdigi model ile
basitlestirilmis, bir anlamda hesaplama güçlüklerinden arındırılarak daha uygulamaya yönelik bir hale
getirilmistir. Teorik yapının gelisme süreci, 1964 yılında Sharp, 1965 yılında Linther, 1966 yılında Mossin’
in ayrı ayrı gelistirdikleri “Capital Assets Pricing” model adlı çalısmalar ile devam etmistir. 1967 yılında
Steve Ross bu teori ile baglantılı olarak “Arbitrage Price Theory” adı altında yeni bir yaklasım
olusturmustur. Bu tür teorik çalısmalar, optimal portföy yönetimi altında yogun bir biçimde
kullanılmaktadır.
Pozisyon Fazlası (Long Position): Döviz, menkul kıymet veya herhangi bir finansal enstrumanda sahip
olunan net fazla pozisyonu ifade eder. Örnegin, 10 milyon ABD doları nakit pozisyon fazlasına sahip
olmak, bir portföyde net olarak (nakit ABD doları borçları düsüldükten sonra) 10 milyon ABD doları nakde
sahip olmak anlamındadır. Diger bir deyisle bir kıymetteki fazla sahipligi ifade eder.
Put Option: Satma hakkını ifade eder. Elinde opsiyon kontratını bulunduran tarafa, opsiyona konu olan
kıymeti yine opsiyonda belirtilen sartlarda satma hakkını verir ancak bir yükümlülük getirmez. Piyasa
kosullarına baglı olarak opsiyonu elinde bulunduran taraf opsiyonu kullanmayabilir. Opsiyonun
kullanılması “exercise” edilmesi olarak ifade edilir. Opsiyonu satan taraf ise, alan tarafın opsiyonu
kullanmak istemesi durumunda kontrat satlarını yerine getirmekle yükümlüdür.
R
Reel Faiz Oranı (Real Interest Rate): Nominal faizin enflasyondan arındırılmıs halidir. Teknik olarak,
nominal faiz oranından, beklenen enflasyon oranının çıkarılması ile bulunur. Örnegin, faiz oranı % 70,
beklenen enflasyon oranı % 60 ise, reel faiz oranı % 10’ dur.
Reeskont: %skonto edilmis, diger bir deyisle bir bedel karsılıgı (iskonto) el degistirmis olan kıymetlerin
yeniden bir bedel karsılıgı (re-iskonto) el degistirmesini ifade eder. Merkez bankalarının, sartlarını
kendileri belirlemek sartı ile çesitli senetleri iskontoya tabi tutarak (re-iskonto), reeskont penceresi adı
altında para politikası uygulamalarında kullandıkları bir araçtır

Para Politikası Kurulu | Paranın Dolasım Hızı (Velocity) | Parasal Aktarım Mekanizması (Monetary Transmission Mechanism) | Piyasa Yapıcılıgı Sistemi

Para Politikası Kurulu - Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (Monetary Policy Committee): Fiyat istikrarını
saglamak amacıyla para politikası ilke ve stratejilerinin ve bu stratejiler çerçevesinde Hükümet ile birlikte
enflasyon hedefinin belirlemesi, Türk Lirasının iç ve dıs degerini korumak için gerekli tedbirlerin alınması
ve yabancı paralar ile altın karsısındaki muadeletini tesbit etmeye yönelik kur rejiminin, yine Hükümet ile
birlikte belirlenmesi ile görevli ve yetkili olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde
olusturulmus bir kuruldur. Para Politikası Kurulu, Baskan (Guvernör)ın baskanlıgı altında, Baskan
(Guvernör) Yardımcıları, Banka Meclisince üyeleri arasından seçilecek bir üye ve Baskan (Guvernör)ın
önerisi üzerine müsterek kararla atanacak bir üyeden olusur. Hazine Müstesarı veya belirleyecegi
Müstesar Yardımcısı toplantılara oy hakkı olmaksızın katılabilir.
Paranın Dolasım Hızı (Velocity): Bir birim paranın kaç birim mal veya hizmetin el degistirmesine imkan
sagladıgını gösterir. GSMH / Para Stogu ile ifade edilir.
Parasal Aktarım Mekanizması (Monetary Transmission Mechanism): Para politikası kararlarının üretim,
tüketim, istihdam gibi reel ekonomik aktiviteleri ekonominin kendi dinamikleri aracılıgı ile etkilemesini
saglayan mekanizmadır. Örnegin, Merkez Bankasının kısa vadeli faizleri degistirerek, enflasyon
beklentileri, piyasa faiz oranları, vade yapısı, para - kredi büyüklükleri ile aktif fiyatlarını etkilemesi ve
belli bir süre sonra bu degismelerin reel büyüklükler üzerinde etkili olması bu mekanizmanın çalısma
biçimini olusturur. Ancak, böyle bir mekanizmanın net olarak tespit edilmesi, davranıssal bir takım
tanımlamalar da gerektirdiginden, oldukça zordur.
Piyasa Yapıcılıgı Sistemi (Primary Dealer): Birincil piyasa islemlerinde etkinligi artırmak, ikincil piyasaların
isleyisini kolaylastırmak amacı ile, hazine veya merkez bankalarının, borçlanma senedi ihracı (ihale),
döviz müdahalesi türü islemlerinde sadece belli kriterlere göre seçtigi banka ve diger bazı kurulusları
taraf kabul ettigi bir sistemdir. Piyasa yapıcısı adı altında seçilen kuruluslar, ikincil piyasalarda aralıksız
islem yapmak, kotasyon vermek, bir ihracın belli bir miktarını satın almak gibi yükümlülüklere sahiptir.

Operasyonel Bütçe Dengesi | Opsiyon (Option) | Para Kurulu (Currency Board) | Para Piyasası | Para Politikası

Operasyonel Bütçe Dengesi: Faiz hariç ve dahil bütçe dengesini gösteren geleneksel tanımların, özellikle
ekonomik istikrara sahip olmayan ülkelerde açıgın etkilerini tam olarak yansıtmadıgı düsüncesi ile
olusturulmus bir kavramdır. Esas olarak bütçe açıgının önemi açıgın ekonomideki toplam büyüklükler
(toplam talep, toplam arz) üzerinde yarattıgı etkiden kaynaklanmaktadır. Operasyonel bütçe açıgı
kavramı, toplam talep üzerinde etkili olan açıgın, bütçe dönemi içerisinde ödenen faiz ödemelerinin reel
kısmı oldugunu, nominal kısmın, toplam talep üzerinde etkili olmadıgı varsayımından hareket eder. Bu
çerçevede nominal faiz ödemeleri, faiz ödemesini elde eden birimler tarafından dönem basındaki
servetlerinin reel degerinin amortismanında (korunmasında) kullanılmakta ve aynı amaçla yeniden
yatırıma tabi tutulmakta, dolayısıyla tüketim harcamalarına yönelmemekte ve toplam talep üzerinde bu
anlamı ile etkili olmamaktadır. Dolayısıyla, talep artısı sadece reel faiz ödemelerinden kaynaklanmakta ve
operasyonel bütçe açıgı bu anlamı ile açıgı ifade etmektedir.
Opsiyon (Option): Belirli bir kıymeti, önceden belli bir vade ve fiyattan alma-satma hakkı veren
kontratlardır. Kontratı elinde tutan kontrata konu olan kıymeti alma (call-option) veya satma (put-option)
hakkına sahip olurken, kontrattan kaynaklanan herhangi bir yükümlülügü yoktur. Kontratı satan (yazan)
taraf ise vadede kontratı elinde tutan tarafın, kontrata konu olan kıymeti kontrat sartları içerisinde
almak-satmak istemesi halinde, sözlesme hükümlerini yerine getirmekle yükümlüdür. Opsiyonu satan
(yazan) taraflar bu islem karsılıgı prim geliri elde etmektedirler. Belirsizligin (volatilitenin) yüksek oldugu
piyasalarda, kontrat karsılıgı prim talepleri çok yüksek boyutlara ulasabilmektedir.
P
Para Kurulu (Currency Board): Döviz kuru rejimlerinden biridir. Bu tür bir uygulamada, ulusal paranın
degeri yabancı bir para birimine veya yabancı para birimlerinden olusan bir sepete karsı sabitlenir. Para
politikası uygulaması açısından bakıldıgında parasal tabanın sadece yabancı para karsılıgında yapılan
islemlerle degismesine izin verir. Diger bir deyisle, merkez bankasına önceden belirlenmis sabit bir
kurdan döviz satıldıgı zaman para miktarı artar, merkez bankasından döviz alındıgı zaman azalır.
Para Piyasası: Kısa vadeli (uluslararası piyasalar için 90 gün ve daha az), yüksek likiditeye sahip finansal
enstrümanların islem gördügü piyasalardır.
Para Politikası: Ekonomik büyüme, istihdam artısı ve fiyat istikrarı gibi hedeflere ulasabilmek için paranın
elde edilebilirligini ve maliyetini etkilemeye yönelik olarak alınan kararları ifade eder. Uygulanmasından
sorumlu kuruluslar merkez bankalarıdır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda, Bankanın temel
amacının fiyat istikrarı oldugu ifade edilmistir.

Merkez Bankası Müdahalesi | Morotoryum | NASDAQ (National Association of Securities Dealers Automated Quotations) | Net Bugünkü Deger (Present Value)

Merkez Bankası Müdahalesi: Merkez Bankalarının kısa ve uzun dönemli para politikaları amaçlarını
gerçeklestirmeye yönelik olarak piyasalarda alım-satım yapmalarıdır. Müdahale ile müdahale edilen,
döviz ve faiz gibi degiskenlerin piyasa fiyatlarının politika öngörülerindeki düzeylere
düsürülmesi/yükseltilmesi hedeflenir. Müdahale yöntemleri farklılık gösterebilir. Merkez Bankaları taraf
olup kendilerini göstererek dogrudan ve açık olarak müdahale edebilecekleri gibi dolaylı olarak da
müdahale edebilirler. Benzer sekilde, Merkez Bankası müdahaleleri zaman ve miktar açısından önceden
bildirilebilecegi gibi, herhangi bir bildirimde bulunulmaksızın da gerçeklestirilebilir. Müdahaleyi gerektiren
durumlar, uygulanmakta olan para politikası hedefleri çerçevesinde sekillenir.
Morotoryum: Borçlanıcının, ödeme gücünü kaybetmesi nedeniyle borçlarının tümünü veya bir kısmını
ödeyemeyecegini ilan etmesidir. Genelde borçlu ve alıcı arasında borcun yeniden yapılandırılması ile
sonuçlanır.
N
NASDAQ (National Association of Securities Dealers Automated Quotations): Tezgah üstü piyasalarda
(resmi bir düzenleyicisi olmayan) islem gören menkul kıymetler için alım-satım fiyatlarının gösterildigi
otomatik bilgi agı .
Net Bugünkü Deger (Present Value): Bir yatırımın yatırım dönemi boyunca sagladıgı getirinin piyasa faizi
veya kendi faizi ile iskonto edilmesi, bugüne indirgenmesi sonucu ulasılan degerdir.
Nominal Deger (Par Value, Face Value): Bir kıymetin üzerinde yazan degerdir. Örnegin, T.C. Hazine
Müstesarlıgı tarafından çıkarılan her bir devlet iç borçlanma senedinin nominal degeri, üzerinde fiilen
yazan deger olan 100.000 TL dir. Benzer sekilde 1.000.000 Türk Lirasının nominal degeri üzerinde yazan
deger olan 1.000.000’ dur.

LIBID (London Interbank Bid Rate) | LIBOR (London Interbank Offered Rate) | Likidite | Maliye Politikası (Fiscal Policy) | Merkez Bankası Bagımsızlıgı

LIBID (London Interbank Bid Rate): Londra Bankalararası Para Piyasasında, kredibilitesi yüksek
bankaların birbirlerinden ABD doları üzerinden mevduat kabul etme islemlerinde uyguladıkları faiz
oranıdır.
LIBOR (London Interbank Offered Rate): Londra Bankalararası Para Piyasasında, kredibilitesi yüksek
bankaların birbirlerine ABD doları üzerinden borç verme islemlerinde uyguladıkları faiz oranıdır. Londra
saati ile 11:00' de sabitlenen bu oran piyasalar tarafından referans faizi olarak kullanılmaktadır.
Likidite: Döviz, menkul kıymet, gayrimenkul gibi herhangi bir aktifin kısa sürede ve sorunsuz bir sekilde
(deger kaybına ugramadan) nakde çevrilebilmesini ifade eder.
M
Maliye Politikası (Fiscal Policy): Hükümetlerin, istihdam, büyüme ve enflasyon gibi belli amaçları
gerçeklestirebilmek amacıyla gelir toplama (vergilendirme) ve harcama yapma yöntemlerini
sekillendirmeleridir.
Merkez Bankası Bagımsızlıgı: Kavramsal olarak merkez bankalarının kararlarında dıs faktörlerden
(çogunlukla politik) etkilenmeden, kendi öngördükleri para politikası araçlarını serbestçe
kullanabilmelerini ifade eder. Bagımsızlık kavramının içerigi ve kapsamı son derece genis olup,
tanımlanması zordur. Bu kavramı sayısallastırmak, bagımsızlıgı ölçmek amacı ile, yasal bagımsızlıgı
temsil eden Merkez Bankası Kanunu (hedefleri ve araçları kimin saptadıgı, diger kamu kurumları ile ne
türden bir iliskiye sahip olundugu, baskanın seçilme ve görevden alınma süreçleri vs), ile uygulamadaki
bagımsızlıgı temsil ettigi düsünülen, o ülkedeki kurumsal ve kültürel yapı ile kisisel faktörler
kullanılmaktadır. Enflasyonla Merkez Bankası bagımsızlıgı arasında gözlemlenen yakın iliski bu kavramın
önemini artırmıstır

ikincil Piyasa (Secondary Market) | Kesin Alıs | Kesin Satıs | Konsolidasyon | Kuponlu ihraçlar

%kincil Piyasa (Secondary Market): Kıymetlerin ilk ihraçları sonrası islem gördükleri piyasaları ifade eder.
Örnegin, T.C. Hazine Müstesarlıgı tarafından ihraç edilen borçlanma senetlerinin ihraç sonrası alınıpsatıldıgı
%stanbul Menkul Kıymetler Borsası, Tahvil Bono Piyasası ikincil piyasaya bir örnektir.
K
Kesin Alıs: Bir menkul kıymetin dogrudan alımıdır. Merkez Bankası tarafından yürütülen Açık Piyasa
%slemleri çerçevesinde, para politikası uygulamasına yönelik olarak, piyasada kalıcı bir likidite (para)
eksikliginin oldugu düsünüldügü durumlarda, Merkez Bankasının piyasadan kendi porftöyü için menkul
kıymet almasını ve karsılıgında sisteme para vermesini ifade eder.
Kesin Satıs: Bir menkul kıymetin dogrudan satımıdır. Merkez Bankası tarafından yürütülen Açık Piyasa
%slemleri çerçevesinde, para politikası uygulamasına yönelik olarak, piyasada kalıcı bir likidite (para)
fazlasının oldugu düsünüldügü durumlarda, Merkez Bankasının piyasaya kendi portföyünden menkul
kıymet satmasını, karsılıgında sistemden fazla parayı kesin olarak (bir daha geri verilmemek üzere)
çekmesini ifade eder.
Konsolidasyon: Bir borcun borçlusu tarafından ödenmeyip zorunlu veya gönüllü olarak vade, faiz, tür ve
benzeri yönlerden yeniden yapılandırılmasını ifade eder.
Kuponlu %hraçlar: Bir menkul kıymetin dönemsel olarak faiz ödemesini ifade eder. Örnegin, 100.000 TL
nominal degerli, 3 ayda bir % 15 kupon faizi ödemeli 1 yıl vadeli bir menkul kıymetin, yatırımcısına 3
ayda bir 15.000 TL lik faiz (kupon) ödemesi yapılması, 1 yıl sonunda ise anaparasının, 100.000 TL’nin
ödenmesi söz konusudur.

Forward-Forward | Future | Hesaben Saklama (Book Entry) | ihale (Auction)

Forward-Forward: Sözlesmeye konu olan örnegin bir para piyasası isleminde vade, faiz ve miktar gibi
unsurlar üzerinde bugünden anlasılan, ancak ileri bir tarihte baslayacak ve daha ileri bir tarihte sona
erecek islemleri ifade eder. Bu kotasyon 3 ay sonra baslayacak 3 ay vadeli bir islemi (islem vadesi 6 ay)
ifade eder.
Future: %leri tarihli islemler anlamındadır. Belli bir kıymetin önceden belirlenmis bir fiyattan yine önceden
belirlenmis bir tarihte teslim edilmesini öngörür. Forward piyasalardan farkı, organize piyasalarda
standartlastırılmıs (bir kontratın miktarı, kontratların piyasaya çıkıs tarihleri, marjin adı altında bir
teminat sistemine sahip olunması gibi) kontratlar üzerinden islem görmesidir. Spekülatif amaçlı
yapıldıgında, teorik olarak sonsuz kar ve zarar ihtimali vardır.
H
Hesaben Saklama (Book Entry): Kıymetlerin elektronik ortamda hesaben saklanmasını ifade eder.
Örnegin T.C. Hazine ihalesinden alınan kıymetler, katılımcılar tarafından fiziki olarak talep edilebilecegi
gibi (bu kıymetler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından bastırılmaktadır) makbuz karsılıgı
elektronik ortamda katılımcıların hesabına da aktarılabilmektedir. Sahıslar da, makbuz karsılıgı
kıymetlerini hesaben saklatabilmektedirler. Fiziki olarak elde bulunan bir kıymetin, sonradan bir hesaba
yatırılması da kıymeti bu forma sokmaktadır.
I - %
%hale (Auction): %hale, ingilizce “auction” auctio kökünden gelmekte olup kelime anlamı artıs demektir.
Piyasa ekonomilerinde, çesitli mal ve finansal degerlerin kisi veya kurumlara tahsis yöntemlerinden
birisidir. Özellikle, ihaleye konu olacak malın sabit veya dogrudan belirlenebilir bir fiyatı yoksa ya da
malın satıcısı, malın piyasa fiyatı konusunda emin degilse ihale yöntemi ile satım tam rekabet kosulları
altında bu belirsizligi ortadan kaldırır. %hale yöntemlerine iliskin ilk sınıflandırma, 1961 yılında William
Vicrey tarafından yapılmıstır. %haleler farklı biçimlerde gerçeklestirilebilir. En yaygın olanı, fiyatların
büyükten küçüge dogru dizildigi, (satan açısından geliri maksimum, maliyetin minumum olması anlamına
gelmektedir), çoklu fiyat (“Dutch Auction” adını Hollanda'da çicek satıslarında kullanılmasından almıstır)
türü ihalelerdir. Bu ihalede her katılımcıyla kendi teklif ettigi fiyat üzerinden islem yapılmaktadır.
Fiyatların küçükten büyüge sıralandıgı ihaleler ise “English Auction” olarak adlandırılmaktadır. Diger bir
ihale yöntemi ise “tek fiyat” ihalesidir. Bu ihale türünde arzın ve talebin esitlendigi fiyat, ihaleyi kazanan
tüm katılımcılara uygulanmaktadır. Diger bir deyisle tüm islemler tek bir fiyat üzerinden
gerçeklestirilmektedir. %ki ihale türünün de birbirine göre avantaj ve dezavantajları söz konusudur. Tek
fiyat ihalesinde, bilgi toplamının maliyeti daha az olup daha fazla katılım saglanabilir. Çoklu fiyat
ihalesinde ise daha yogun bir rekabet söz konusu olup satıcı açısından daha düsük bir maliyet söz
konusu olabilir. Ancak, tüm bunlar piyasanın yapısına ve o günkü kosuluna baglıdır.

Faiz Dısı Bütçe Dengesi (Primary Balance) | Federal Fon Oranları (Federal Funds Rate) | Fiyat istikrarı | Forward

Faiz Dısı Bütçe Dengesi (Primary Balance): Bütçeden gerçeklestirilen faiz ödemeleri hariç tutularak
ulasılan bütçe dengesidir.
Federal Fon Oranları (Federal Funds Rate): Amerika Birlesik Devletleri'nde finansal kurumların gecelik
bazda borçlanmalarını gerçeklestirdikleri piyasa faiz oranıdır. Para politikası uygulamasında temel
gösterge niteliginde oldugundan ABD Merkez Bankası’nın yakın gözetimi altındadır. ABD Merkez Bankası
bu piyasada olusan günlük “Federal Funds Rate” lerin kendi açıkladıgı orana uygun seyretmesi amacıyla
açık piyasa islemleri yoluyla piyasadaki günlük rezerv (kullanılabilir fon) miktarını ayarlar. Örnegin, bu
piyasada olusan faizler kendi hedef oranın altında ise, diger bir deyisle piyasada fon fazlası varsa, bu
miktarı açık piyasa islemleri ile piyasadan çeker.
Fiyat %stikrarı: Para politikasının uzun dönemli temel amaçlarına (büyüme ve istihdam) yönelik olarak
ekonomik birimlerin karar alma süreçlerinde etkili olmayacak ölçüde düsük ve istikrarlı bir enflasyon
oranını ifade eder.
Forward: %leri tarihli islemler anlamındadır. Belli bir kıymetin önceden belirlenmis bir fiyattan yine
önceden belirlenmis bir tarihte teslim edilmesini öngörür. %slemler, genellikle organize piyasalarda degil,
alıcı ve satıcının karsı karsıya gelmesi ile tarafların ihtiyaçları dogrultusunda gerçeklestirilir. Döviz,
menkul kıymet, mal gibi alım-satıma konu araç üzerinden düzenlenebilen bu tür kontratlar fiyat riskini
bertaraf etmenin yanısıra spekülatif amaçlara da yönelik olabilir.

Etkin Piyasa (Efficient Market) | Euro Bonolar (Eurobonds) | Euro Dolarlar (Eurodollars) | Faiz

Etkin Piyasa (Efficient Market): Bu hipotez, bir piyasada islem gören kıymetlerin mevcut fiyatlarının, o
kıymetlere iliskin elde edilebilir bilgilerin tümünü yansıttıgını öngörür. Teori, fiyatı belirleyenin alıcı ve
satıcılar oldugu varsayımı ile, islemcilerin tüm ulasılabilir bilgilere aynı anda ve simetrik olarak
ulasabildigini varsayar. Bu durumda olusan fiyatın da denge fiyatı oldugu öngörülür.
Euro Bonolar (Eurobonds): Çıkaran ülkenin veya kurulusun, kendi ulusal para birimi dısındaki bir para
birimi üzerinden ihraç ettigi menkul kıymetlerdir.
Euro Dolarlar (Eurodollars): Amerika Birlesik Devletleri dısındaki bankalarda veya ABD bankalarının
yurtdısı subelerinde tutulan ABD doları cinsinden mevduatları ifade etmek için kullanılır. Euro ifadesi, bu
tür mevduatların büyük çogunlugunun özellikle Batı Avrupa ülkelerindeki bankalarda tutulmasından
kaynaklanır. Ancak, Asya ve benzeri diger tüm ülkelerde tutulan ABD doları hesapları da bu adla anılır.
Çok yogun bir ikincil piyasa hacmine sahiptir.
Faiz: Üretim faktörlerinden sermayenin elde ettigi getiridir. Diger bir ifade ile paranın kullanım bedelidir

Enflasyon Hedeflemesi (Inflation Targeting) | Enflasyon Vergisi

Enflasyon Hedeflemesi (Inflation Targeting): Merkez bankalarının genellikle hükümetlerle birlikte, para
politikası amacı olarak belli bir enflasyon rakamını hedeflemeleridir. Bu tür bir uygulamada hedeflenen
enflasyonun, beklentileri etkileyebildigi ölçüde, nominal çapa görevini üstlenmesi öngörülür. Diger
politikalardan farkı, enflasyon hedefinin net bir sekilde kamuoyuna duyurulması ve bu konu ile ilgili
dogrudan sorumluluk alınmasıdır. Uygulamada, uygulayıcı kurum olarak merkez bankaları amaca yönelik
bir araç bagımsızlıgına kavusmaktadırlar. Diger bir deyisle, merkez bankaları, kur ve faiz politikalarını
enflasyonu kontrol altına almak amacı ile istedikleri biçimde kullanabilmektedirler. Bu tür uygulamalar,
bir ekonomideki tüm büyüklüklerin nominal çapa özelligini kaybetmesi sonucu bir zorunluluk olarak da
ortaya çıkabilmektedir. Bu tür bir politikanın basarısı için, güçlü ve saglıklı bir mali yapı, enflasyon ile
para politikası araçları arasında gözlenebilir ve istikrarlı bir iliski, kredibilite, bagımsızlık ve açıklık gibi
unsurlar ön kosul olarak sayılmaktadır.
Enflasyon Vergisi: Para, tedavüle çıkaran kurum açısından yükümlülük, talep eden, elde tutan kurum ve
kisi açısından ise bir varlık olarak düsünüldügünde, enflasyon, parayı ihraç eden kurumun
yükümlülügünü, parayı elde tutan kurumun ise varlıgını reel olarak azaltır. Bu anlamı ile enflasyon, gelir
elde eden açısından vergi özelligi tasımakta, dolayısıyla vergi gibi satın alma gücünün transferine neden
olmaktadır

Egzotik Opsiyonlar (Exotic Options), Elektonik Fon Transferi (EFT), Elektronik Menkul Kıymet Transferi (EMKT) Enflasyon

Egzotik Opsiyonlar (Exotic Options): Talep edenin ihtiyacına göre sekillendirilen opsiyonlardır. “Barrier
option” adı altında opsiyona konu olan kıymetin opsiyonda öngörülen fiyatı, örnegin geçmesi halinde
geçerliligini yitiren opsiyonlar, ya da “Lookback options” adı altında belli bir dönemde gerçeklesen örnegin
en yüksek fiyatı opsiyona fiyat kabul eden opsiyonlar bu türe örnektirler.
Elektonik Fon Transferi (EFT): Fonların elektronik ortamda hesaplar arası aktarımının yapıldıgı sistemdir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde ilk olarak Nisan 1992' de isletime açılmıs, Nisan 2000'de
ise ikinci nesil adı altında günün ihtiyaçlarına cevap verebilecek sekilde güncellestirilmistir. Su anda
sadece TL üzerinden islem yapılmaktadır. Sistemin açılıs saati 8:00 olup, katılımcıların en geç saat
9:00’da kendi sistemlerini açması gerekmektedir. Resmi kapanıs saati 17:30 olup, bu saat Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından gerek görülmesi haline uzatılabilir.
Elektronik Menkul Kıymet Transferi (EMKT) : Menkul kıymetlerin elektronik ortamda hesaplararası
aktarımının yapıldıgı sistemdir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde bu tür bir sistem Ekim
2000' de faaliyete geçmistir. Sistemin açılıs saati 8:00 olup, katılımcıların en geç saat 9:00' da kendi
sistemlerini açması gerekmektedir. Resmi kapanıs saati 17:30 olup, bu saat Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından gerek görülmesi haline uzatılabilir.
Enflasyon: Fiyatlar genel seviyesindeki degisimdir. Bugün için, parasal bir olgu oldugu ve uzun dönemde
parasal bir büyüme olmadıgı sürece enflasyonun artmayacagı genel olarak kabul görmektedir. Toptan
Esya Fiyat Endeksleri, Tüketici Fiyat Endeksleri ve %malat Sanayii Fiyat Endeksleri gibi çesitli endeksler
aracılıgı ile ölçülmektedir.

Döviz Kuru (Exchange Rate), Döviz Kuru Rejimleri, Dünya Bankası (World Bank), Efektif

Döviz Kuru (Exchange Rate): Ulusal bir paranın, diger bir ulusal para cinsinden ifadesidir.
Döviz Kuru Rejimleri: Döviz kurları günümüzde özellikle küçük ve açık ekonomiler için tasıdıkları önem
ve reel ekonomiyi dogrudan etkileme potansiyelleri nedeniyle, uygulanan para politikası çerçevesinde
dogrudan hedef, gösterge veya araç olarak kullanılmaktadırlar. Döviz kuruna yönelik uygulamalar, bir
uçta tamamen sabit kur sistemi, diger uçta ise tam serbesti olmak üzere, iki rejim arasında
sekillenmektedir. Tamamen sabit kur sisteminde, ulusal para yabancı bir para veya paralardan olusan bir
sepet karsısında sabitlenmekte ve bu degerin sürmesi para otoritesi tarafından bazen açık bazen de
dolaylı olarak garanti edilmektedir. Para Kurulu (Currency Board) türü uygulamalarda, bir taraftan kur
sabitlenirken diger taraftan ulusal para arzı tamamen bu kur üzerinden gerçeklestirilen döviz alıssatıslarına
baglanmaktadır. Tamamen serbest kur sisteminde ise, döviz kurunun fiyatı dogrudan piyasada
olusan arz ve talebe göre belirlenmektedir. Ara rejim olarak adlandırılan, Avrupa Para Sistemine geçis
asamasında da uygulanan kurun bir band içerisinde hareketine müsaade eden yapı ile kontrollü
dalgalanma (managed float), sürünen kur (crawling peg) adı altındaki sistemlerde ise, kur belli bir takım
kriterlere göre yönlendirilmekte ve para otoritesi tarafından gerektiginde müdahale edilmektedir. Kura
yönelik bu tür rejimlerin seçimi, ülkelerin içinde bulundugu sartlara göre degismektedir.
Dünya Bankası (World Bank): 1944 yılı sonrası, Avrupa’nın yeniden imarına yönelik olarak “International
Bank for Reconstruction and Development” adı altında kurulan uluslararası bir örgüttür. Daha çok,
gelismekte olan ülkelere uzun vadeli proje kredileri saglamaktadır. Son yıllarda görev tanımları içerisine,
gelismekte olan ülkelerin dıs borçları ve yoksullukla mücadele kavramları da girmistir.
E
Efektif: Kaydi forma dönüsmemis, ekonomik birimlerin fiilen banknot ve bozuk para olarak ellerinde
tuttukları parayı ifade etmek için kullanılan bir terimdi

Dalgalı (Serbest) Kur Sistemi (Free Floating), Dealer, Degisken Faizli ihraçlar (Floating Rate Notes), Devalüasyon, Dönemsel Faiz

Dalgalı (Serbest) Kur Sistemi (Free Floating): Kurun hiçbir müdahale olmadan tamamen piyasada olusan
arz ve talep kosullarında belirlendigi sistemleri ifade eder.
Dealer: Alım-satım islemlerinde kendi nam ve hesabına hareket eden kisi ve kurumlara verilen isimdir.
Degisken Faizli hraçlar (Floating Rate Notes): Getirisi, ihracı sırasında sabitlenmeksizin önceden
belirlenen baska degiskenlere baglanan kıymetlerdir. Gerçeklesen enflasyona veya LIBOR gibi uluslararası
faiz oranlarının, örnegin geçmis 3 aylık ortalamasına endekslenen ihraçlar bu türe girmektedirler. Getiri
(faiz) oranlarındaki belirsizligin arttıgı ve fiyat olusumlarının güçlestigi ortamlarda, hem ihraç eden hem
de yatırımı yapan kisi ve kuruluslar açısından riski daha düsüktür.
Devalüasyon: Ulusal paranın yabancı paralar karsısındaki degerinin azalmasını ifade eder. Örnegin, Türk
Lirasının ABD doları karsısındaki degerininin 1.200.000 TL’den 1.300.000 TL’ ye düsmesi, TL’ nin (ABD
dolarının deger kazanması) 100.000 Lira deger kaybetmesi anlamındadır.
Dönemsel Faiz: Bir yatırımın fiilen elde tutulma süresince getirecegi faizi ifade eder.

Call Option, Çapa (Nominal Anchor), Çekirdek Enflasyon (Core Inflation)

Call Option: Opsiyon, sahibine, opsiyona konu olan kıymeti, kontratta yazan fiyattan, kontrat vadesinde
herhangi bir yükümlülük dogurmadan alma hakkı verir. Bu tür bir mali araçta, vadede, opsiyona konu
olan kıymetin fiyatı kontrat fiyatının altında gerçeklesirse opsiyon sahibi bu hakkını kullanmaz ve islemini
daha düsük olan piyasa fiyatından gerçeklestirebilir.
Çapa (Nominal Anchor): Ekonomik karar alma süreçlerinde referans olarak alınan büyüklükleri ifade
etmek için kullanılır. Örnegin kur çapası kavramı, Merkez Bankasının kur için belli öngörüleri sonrasında,
diger ekonomik birimlerin de bu öngörüye güven duyması ile birlikte, alınan ekonomik kararlarda kurun,
kurdaki artısın esas alınması ve fiyat, ücret artısı, yatırım gibi kararlarının kur politikası çerçevesinde
sekillenmesini ifade eder. Bu tür bir çapaya (politikaya) güvenin olmaması halinde, seçilen büyüklükler
bu özelliklerini kaybederler. Parasal büyüklükler, faiz oranları, enflasyon, büyüme oranları “çapa” olarak
kullanılan büyüklüklerdir. Özellikle son yıllarda, kur ve faiz oranı gibi büyüklüklerin çapa olarak
kullanımında ortaya çıkan güçlükler, enflasyonun bu amaçla kullanımını yaygınlastırmıstır.
Çekirdek Enflasyon (Core Inflation): Tüketici ve Toptan Esya Fiyat Endeksleri gibi genel kullanıma açık
mal ve hizmet sepetlerinden olusan enflasyon endekslerinin temel enflasyonist egilimleri tam olarak
yansıtmadıgı varsayımı ile, bazı mal grupları ile fiyat degismelerine yol açan bir takım unsurların
enflasyon endeksinden çıkarılması sonucu ulasılan bir enflasyon tanımıdır. Bu amaçla, dıssal etkilere
(enerji fiyatlarında artıs, mevsimsel kosullar, maliye politikası vs) daha açık olan ve geçici nitelikler
tasıyabilen, enerji, temel gıda maddeleri fiyatları ve dolaylı vergiler bu tür enflasyon hesaplamaları
içerisine katılmamaktadır. Amaç, fiyatlar genel seviyesindeki degisimi sürekli kılan unsurları tespit etmek
ve bunlara yönelik daha gerçekçi politika kararları alabilmektir. Özellikle, enflasyon hedeflemesine
yönelen ülkelerde bu türden alternatif endeks olusumları degisik formları ile kullanılmaktadır. Türkiye’de
Özel %malat Sanayi Fiyat Endeksi “çekirdek enflasyon” olarak adlandırılmaktadır.

Bono, Broker, Bütçe Dengesi (Budget Balance)

Bono: Vadesi 1 yıldan kısa olan, çıkaran kurum tarafından öngörülen vade sonunda belli bir bedelin
ödenmesinin taahhüt edildigi menkul kıymetlerdir. T.C. Hazine Müstesarlıgı tarafından çıkarılan bir
yıldan kısa vadeli ihraçlar, Hazine Bonosu adı altında islem görmektedir. %ngilizce karsılıgı olan “Bond”
ifadesi ise, ABD Hazinesi ihraçları için, 10 yıldan uzun vadeli kıymetleri ifade etmektedir (maksimum 30
yıl). Benzer sekilde “note” ifadesi 1-10 yıl arası, “bill” ifadesi ise 1 yıl ve daha kısa ihraçlara yönelik olarak
kullanılmaktadır.
Broker: Alım ve satım islemlerine belli bir komisyon karsılıgı aracılık eden, islemleri kendi adına ancak
taraf oldugu kisi veya kurumlar hesabına yapan islemcilere verilen isimdir.
Bütçe Dengesi (Budget Balance): Bir isletmenin veya devletin gelir ve giderleri arasındaki farktır

Bilesik Faiz, Birikmis Faiz, Birincil Piyasa (Primary Market), Boga Piyasası (Bull Market)

Bilesik Faiz: Bir yatırımın yatırım dönemi boyunca kazandıgı faizin de yeni yatırım döneminde yatırıma
tabi tutulması sonucu elde edilen getiriyi gösteren faizdir. Diger bir deyisle faizin de faiz kazanmasıdır.
Birikmis Faiz: Bir yatırımın, yatırım dönemi içerisinde, ödeme tarihine kadar üzerinde biriken faizdir.
Örnegin, 6 ayda bir dönemsel % 30 kupon ödemeli 100.000 TL ‘ den ihraç edilen bir devlet tahvilini
almak için, piyasa oranının degismedigi varsayımı ile 3 ay sonra ödenmesi gereken fiyat yaklasık
115.000 TL’ dir (dönem sonunda toplam 30.000 TL faiz kazanması için, bu durumda ikinci 3 ay için %
13.04’ lük bir getiri söz konusudur). Buradaki 15.000 TL yatırımın üzerinde biriken faizi ifade etmektedir.
Birincil Piyasa (Primary Market): %lk ihraçların yapıldıgı piyasadır. Bir yatırım aracının örnegin bir
menkul kıymetin ilk defa piyasaya sürülmesi (satılması) birincil piyasa islemidir. Benzer sekilde, devlet iç
borçlanma senetlerinin, T.C. Hazine Müstesarlıgı tarafından ihale yöntemi ile satımı da bir birincil piyasa
islemidir. Bu senetlerin daha sonra yatırımcılar arasındaki alım-satımları ise ikincil piyasa olarak
adlandırılan piyasalarda gerçeklesmektedir.
Boga Piyasası (Bull Market): Fiyatların yükseldigi piyasayı ifade eder.

Benchmark (Ölçüt), BIS (Bank for International Settlement)

Benchmark (Ölçüt): Ölçüm ve karsılastırma kriteri anlamında kullanılmaktadır. Örnegin portföy
yönetiminde, benchmak portföy, bu yapı dısında olusturulan portföylerin performans (getiri ve risk
anlamında) basarısının ölçümüne esas alınan portföydür. Diger bir örnek; benchmark menkul kıymetler,
piyasada yeterince likiditeye sahip, ihraç eden kurum tarafından bu özelliginin devam ettirilmesi söz
konusu olan ve piyasada benzer ihraçlar için bir referans teskil eden kıymetlerdir.
BIS (Bank for International Settlement): Parasal ve finansal istikrarı saglamaya yönelik olarak
merkez bankaları ve diger kurumların kendi aralarındaki isbirligini artırmak amacı ile kurulmus
uluslararası bir organizasyondur. 1930 yılında kurulmus olup, %sviçre’nin Basel kentinde yerlesiktir.
Sermayesi altın frank seklinde ifade edilmekte olup, 1 altın frank 0.29 gram altını temsil etmektedir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 5000 altın frank ile bankanın hissedarıdır.

Bankalararası Para Piyasası, Banknot, Basit Faiz, Baz Puan (Basis Point)

Bankalararası Para Piyasası: Bankalar arasında kısa vadeli fonların alınıp satıldıgı piyasalardır. Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde aynı adla islem gören piyasada bankalar kendilerine tanınan
limitler çerçevesinde, önceden belirlenen vadelerde TL alım-satım islemi gerçeklestirmektedirler. Bu
piyasada, Merkez Bankası aracı konumu üstlenmekte olup (blind broker) alım-satımı gerçeklestiren
taraflar birbirlerini bilmeden Merkez Bankası üzerinden (Merkez Bankasını taraf kabul ederek) islemlerini
gerçeklestirmektedirler. Para politikası uygulamasında önemli bir fonksiyona sahip olan bu piyasada
Merkez Bankası dogrudan faiz belirleyerek kısa vadeli faizleri yönlendirebilmekte ve son kredi mercii
fonksiyonunu yerine getirmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası dısında, bankaların kendi
aralarında bu tür islemleri gerçeklestirdikleri ikincil piyasalar da mevcuttur.
Banknot: Tasıyana, üzerinde yazan miktarın ödenmesinin, çıkaran kurulus tarafından garanti edildigi faiz
tasımayan kıymetlerdir. Yasal ödeme aracıdır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası TL Banknot basmaya
tek yetkili kurumdur.
Basit Faiz: Bir yatırımın, yatırım dönemi süresince sadece anaparasının kazandıgı faiz oranıdır.
Baz Puan (Basis Point): Faiz oranlarındaki degisimi ifade eden bir ölçüm birimidir. Noktadan sonraki 4
üncü haneye karsılık gelir (0.0001). Örnegin fazi oranının % 65.25’den % 66.75’e yükselmesi durumunda
150 baz puanlık bir artıs söz konusudur. Diger bir deyisle baz puan % 0.01’e karsılık gelmektedir.

Açık Pozisyon (Short Position), Alıs (Bid), Alıs – Satıs Farkı (Spread) Arbitraj , Ayı Piyasası (Bear Market)

Açık Pozisyon (Short Position): Döviz, altın, menkul kıymet gibi bir finansal araç üzerinden sahip
olunan varlıkların aynı cinsten yükümlülükleri karsılayamayan kısmıdır. Örnegin 10 milyon USD
yükümlülüge karsı 5 milyon USD varlık bulunduruluyorsa aradaki 5 milyon USD, açık USD pozisyonunu
ifade eder.
Alıs (Bid): Piyasa katılımcılarının, piyasada islem gören degerleri (döviz, menkul kıymet gibi) almaya
istekli oldukları fiyattır.
Alıs – Satıs Farkı (Spread): %slem gören herhangi bir kıymetin, alıs ve satıs fiyatı arasındaki farkı ifade
eder.
Arbitraj: Herhangi bir menkul kıymetin, dövizin veya malın bir piyasadan alınıp diger bir piyasada
satılarak (kıymetler birbiri ile degistirilerek) risksiz bir sekilde kar edilmesi islemidir. Arbitraj islemleri
piyasalar arasındaki fiyat farklılıklarının azalmasına yol açar. Günümüzde iletisim teknolojisinin artması ve
bilgiye ulasma maliyetinin düsmesi ile piyasalar arası fiyat farklılıgı son derece düsük olmakta, ortaya
çıkan farklılıklar anlık olarak bu tür islemlerle ortadan kalkmaktadır.
Ayı Piyasası (Bear Market): Fiyatların düstügü piyasaları ifade eder.

Açık Piyasa slemleri (AP ) (Open Market Operations):

Para politikası uygulaması çerçevesinde,
merkez bankaları bünyesinde para miktarının artırılıp azaltılması amacıyla, Hazine kagıtlarının alım ve
satımının (kesin alım, kesin satım, geri satım vaadiyle alım (repurchase agreements), geri alım vaadiyle
satım (reverse repurchase aggrement)) yapılması islemleridir. Bankalararası Para Piyasası islemleri de
“Açık Piyasa %slemleri” kapsamı içerisindedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde bu tür
islemler, Açık Piyasa %slemleri ve Para Piyasası Müdürlükleri tarafından yürütülmektedir.

YENİ MERKANTİLİZM

Devletin ekonomik canlanmayı ve kalkınmayı sağlamak amacıyla ihracatı artırmak için dış ticarete müdahale etmesidir.

BARIŞIN EKONOMİK SONUCU :

Savaş sonrasının ekonomik problemleri ekonomik milliyetçiliğin doğuşu ile parasal ve mali problemlerdi.Yeni merkantilizm olarak adlandırılan bu uygulamalar*diğer devletlerin karşı tedbirler getirmesiyle yaygınlaşarak ticaretin daha da sınırlanmasına yol açtı.Savaşın doğurduğu ve barışın şiddetlendirdiği mali ve parasal problemler ise uluslar arası ekonominin tamamen dağılmasına yol açtı.Bu karışıklığın temelinde tazminat meselesi ile savaş dönemindeki borçlanmaların geri ödenmesi problemi yatıyordu.Avrupalı müttefikler*birbirlerine olan borçlarını kayden borç olarak kabul ediyorlar ve savaş sonrasında karşılıklı olarak tasfiye etmeyi umuyorlardı.Diğer bir problem savaş tazminatı meselesiydi.Zayıflamış Avrupa ekonomileri ve uluslar arası ekonominin kritik durumu karşısında Fransa*İngiltere ve diğer müttefik ülkelerin Birleşik Amerika’ya olan borçlarını ödeyebilmeleri tazminat olarak alacakları miktarlara;Almanya’nın tazminat ödeme kapasitesi ise ödemelerini yapabileceği dövizi ve altını elde edeceği ihracat fazlasına bağlıydı.Enflasyon Alman toplumunda derin yaralar açtı.Bu gelişmeler Amerikan sermayesinin özel yatırımlar şeklinde Almanya’ya akmasını sağladı.Savaş sonrası İngiltere’de ekonomik problemler büyüdü.İngiltere savaşın finansmanı için bir tedbir olarak 1914’te altın standardını terk etmişti.Birleşik Amerika*Almanya ve Fransa başta olmak üzere çoğu ülkeler bir refah dönemine girmişti.Ancak bu refah Amerika’da Almanya’ya fon akışının devamına bağlı her an bozulabilir bir denge üzerine kurulmuştu.

BÜYÜK BUNALIM :

Avrupa ülkelerinden farklı olarak Birleşik Amerika savaştan çok daha güçlü olarak çıktı.Ekonomik olarak net borç alan bir ülke iken*net borç veren bir ülke durumuna geldi.1929 ekiminde New York borsasının çöküşü daha sonra özellikle sanayileşmiş dünyayı etkileyen bir krize dönüştü.Krizin kaynağı İngiltere ve Birleşik Amerika’nın politikalarıydı.Eğer Birleşik Amerika daha açık politikalar izleseydi bunalım daha kısa süreli ve daha hafif olabilirdi.Bunalımın uzun dönemdeki en önemli sonucu ekonomide devletin rolünün artması ve üçüncü dünya ülkelerinde ithal ikamesine dönük sanayilerin geliştirilmesi çabalarıydı.

2. DÜNYA SAVAŞI VE DÜNYA EKONOMİSİNİN YENİDEN İNŞASI :

Savaş sonunda tüm ülkelerde politik*sosyal ve ekonomik reformlar için geniş bir kamu talebi vardı.1944’te bu alanda iki uluslar arası kuruluşun temeli atıldı.Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (IBRD).İMF çeşitli dünya paraları arasındaki değişim oranının düzenlenmesi ve ülkeler arasındaki kısa dönemli ödemeler dengesi problemlerinin çözümlenmesi görevini üstlenmişti.Dünya Bankası ise*hem savaştan zarar gören ekonomilerin yeniden inşası*hem de yoksul ülkelerin gelişmesi için uzun dönemli krediler verecekti.İki kuruluşun işler hale gelmesi 1946’ya kadar mümkün olmadı.1930’ların parasal ve mali kargaşa arasında pek çok ülke döviz kontrolü uygulamaya başlamıştı.Avrupa’daki en büyük kıtlık ise dolar kıtlığıydı.Problemin çözümünü Marshall Planı çerçevesinde Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OEEC) aracılığıyla Avrupa’ya akan yardımlar sağladı.Avrupa’ya 1947 sonu ile 1952 başları arasında Birleşik Amerika’dan borç ve hibe şeklinde 13 milyar dolar ekonomik yardım aktı.Marshall Planı 1952’de sona erdi.Yalnızca Batı Avrupa’nın ekonomik canlanması başarılmış olmadı*aynı zamanda ekonomik gelişmeleri teşvik edecek OECC gibi yeni kurumlar doğmuş oldu.Bunlardan en önemlisi Avrupa Ödemeler Birliği (EPU) kuruldu.EPU’nun kurulmasından sonraki 20 yıl içinde dünya ticareti yıllık olarak % 8 büyüdü.EPU o denli başarılı oldu ki 1958’de OECC ülkeleri paranın konvertibilitesini yeniden kurabildiler.1961’de OECC Birleşik Amerika ve Kanada’yı ve daha sonra da Japonya ve Avustralya’yı içine alarak Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) şekline dönüştü.Kuruluşun yeni amacı ileri sanayi ülkelerinin azgelişmiş ülkelere yardımlarını koordine etmek*makro ekonomik politikalar üzerinde uzlaşma imkanları aramak ve karşılıklı problemlerin çözümlenmesine yardımcı olmaktı.2. Dünya Savaşı’ndan sonraki çeyrek yüzyıl*sanayileşmiş ülkelerde en uzun ve en yüksek oranlı ekonomik büyümenin yaşandığı dönem oldu.Avrupa ekonomisinin bu yeniden inşası ekonomik bir mucize olarak adlandırıldı.Bu mucizede rol oynayan ilk faktör Amerikan yardımıydı.Diğer önemli bir faktör hükümetlerin tutum ve rolleriydi.Hükümetler doğrudan ve dolaylı olarak ekonomik hayata çok geniş ölçüde katılarak bazı temel sanayileri millileştirdiler.Uluslararası düzeyde hükümetler arası işbirliği de ekonomik performansındaki etkinliğin bir diğer önemli nedeniydi.Uzun dönemde Avrupa’nın beşeri sermaye gücü de önemliydi.

20. YÜZYILDA YAPISAL DEĞİŞMELER

a) Nüfus ve ekonomik kaynaklar. b) Sınai teknoloji ve organizasyon. c) Uluslar arası ekonomik ilişkiler. d) Devlet ve ekonomik hayat.

NÜFUS VE EKONOMİK KAYNAKLAR :

20. yüzyılda Avrupa’da nüfus artışı dururken*dünyanın diğer bölgelerinde nüfus hızla çoğalmaya başladı.19. yüzyılda Avrupa’da hız kazanan ve 20. yüzyılda da devam eden şehirleşme hareketi dünyanın diğer bölgelerine yayılmıştır.Çünkü şehirlerde verimlilik ve gelirler kırsal bölgelerden daha yüksektir.19. yüzyıldaki göçlerin büyük bir bölümü ekonomik nedenlere dayanıyordu.20. yüzyılda bu faktör öneminin korumakla birlikte savaş ve ihtilallerden kaynaklanan siyasi baskılar da önemli göçlere neden olmuştur.20. yüzyılda nüfusun hızla çoğalması ve dünyanın en azından bir bölümünde refahın artması ekonomik kaynaklara büyük bir talep yarattı.20. yüzyılda ekonomik kaynaklar açısından en önemli gelişme enerji alanında olmuştur.

SINAİ TEKNOLOJİ VE ORGANİZASYON :

Geçmiş çağlarda toplumların başarısının ölçüsü çevrelerine uyabilme yetenekleriydi.20. yüzyılda ise başarı çevreye hükmetmekle ve onu toplumun ihtiyaçlarına göre şekillendirebilmekle mümkündü.Çevreye hükmetmenin temel aracı ise teknoloji ve özellikle de modern bilime dayalı teknolojiydi.20. yüzyılın başında insanlar buharlı lokomotiflerle saatte 120 km. hızla seyahat edebiliyorlardı.Telgrafın gelişimine kadar uzak mesafeler arasında haberleşme hızı*insanların hızına bağlıydı.Bilimsel ve teknik ilerlemenin ön şartı*eğitilmiş bir insan gücü yani beyingücü havuzunun varlığıdır.Gelişmiş ve geri kalmış bölgeler arasındaki büyüyen teknik açığın önemli bir nedeni eğitim düzeylerinin farklılığıdır.Bilimsel teknolojinin uygulanışı insan emeğinin verimini büyük ölçüde artırmıştır.Enerji üretimindeki artış daha belirgindir.20. yüzyılın en karakteristik yeniliklerinden diğer ikisi de otomobil ve uçaklardı.Bilimin teknolojiye uygulanmasının en çarpıcı nihai örneği uzayın keşfi oldu.1969’da aya ilk kez insan ayağı bastı.Sınırlı sorumlu anonim şirket tipi 20. yüzyılın başında önde gelen sanayi ülkelerinde tam anlamıyla kurulmuştu.20. yüzyıldaki diğer önemli bir gelişme yatırım mallarından tüketim mallarına kadar çok çeşitli ürünlerin tüketim ve satışlarıyla uğraşan dev şirketlerin doğmasıydı.20. yüzyılda sanayi hayatıyla ilgili nihai bir gelişme de çoğu Batı ülkesinde işçilerin örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının artık tanınmış olmasıydı.

ULUSLAR ARASI EKONOMİK İLİŞKİLER :

1914 öncesinde dünya ekonomisine Avrupa*özellikle de Batı Avrupa ile Birleşik Amerika hükmetmekteydi.1. Dünya Savaşı ve 1917 Rus İhtilali bu yapıda önemli değişmelere yol açtı.Çarlık Rusya’sı yerini Sovyetler Birliği’ne bıraktı.Doğu ve Orta Avrupa’daki Habsburg İmparatorluğu sona erdi.Almanya denizaşırı sömürgelerini kaybetmekle kalmadı*Avrupa’daki toprak ve nüfusunun bir bölümünü de kaybetti.Savaş öncesinde küçük bir imparatorluk olan Japonya büyüdü ve önemli bir ekonomik güç haline geldi.Avrupa’nın dünya ticareti ve üretimindeki payı azalırken*Birleşik Amerika*İngiliz Uluslar Topluluğu ve Japonya’nın payı büyük ölçüde arttı.2. Dünya Savaşı da uluslar arası ilişkilerde önemli bir değişime neden oldu.Avrupa artık politik ve ekonomik hegemonyasını önemli ölçüde kaybetti.Avrupa’nın büyük güçleri arasındaki rekabet yerini iki yeni süper güç olan Birleşik Amerika ve Sovyetler Birliği arasındaki rekabete bıraktı.2. Dünya Savaşı sömürgeciliğe de önemli bir darbe vurdu.1960’ların ortalarına gelmeden eski Avrupalı sömürgeciler*Asya ve Afrika’daki tüm sömürgelerine bağımsızlıklarını tanımak zorunda kaldılar.

DEVLET VE EKONOMİK HAYAT :

20. yüzyılda tüm milletleri etkileyen diğer önemli bir değişme ekonomide büyük ölçüde genişleyen devlet rolüydü.Sovyetler Birliği’nde ve diğer Sovyet tipi ekonomilerde hükümetler geniş kapsamlı bir ekonomik planlama ve kontrol sistemiyle ekonominin tüm sorumluluğunu üstlendi.Batı Avrupa milletlerinde bu uygulamalar karma ekonomi olarak adlandırıldı.Kamunun büyümesinin diğer bir nedeni olan transfer ödemeleri de 19. yüzyılın sonlarında doğmuştu.Kamu sektörünün büyümesinin istatistik ifadesi devlet harcamalarının artışıydı.

1. DÜNYA SAVAŞI’NIN EKONOMİK SONUÇLARI :

Uluslar arası ticaretin kesintiye uğraması ve devlet müdahalesinin ortaya çıkışı kadar dış pazarların kaybı da uzun ömürlü etkilere yol açtı.Savaş dünya tarımının dengesini altüst etti.Savaşın yol açtığı diğer bir kayıp da dış yatırım gelirleriydi.Milli ve milletlerarası düzeyde nihai bir ekonomik problem de enflasyondu.

SANAYİ İNKILABINI HAZIRLAYAN EKONOMİK DEĞİŞMELER

a) Tarımsal değişmeler. b) Sınai teknoloji ve yenilikler.

TARIMSAL DEĞİŞMELER :

17. ve 18. yüzyıllarda eski malikane ilişkilerinde giderek yoğunlaşan teknolojik değişmeler ortaya çıktı.Batı Avrupa ülkelerinde malikane tekniklerinin verimsizliği*tarlaları çizgiler halinde bölmenin yol açtığı güçlükler ve şehir pazarlarının yarattığı yeni imkanlar geleneksel şekilde tarım yapılan toprakların azalmasına yol açtı.Açık tarla sistemi süratle tasfiye olmaya başladı.Fiyatların yükselmesi*şehir nüfusunun artışı ve taşıma imkanlarının gelişmesi artan ölçüde tarımın ticarileşmesini teşvik etti.17. yüzyılın ikinci yarısında bütün bu teknikler Hollanda’dan İngiltere’ye aktarıldı.18. yüzyılda tarımsal gelişme tutkusu tüm İngiltere’yi sardı.Çeşitli ürünler*makineler*gübreler*rotasyonlar*hayvan besiciliği ve tohum çeşitleriyle ilgili denemeler yapıldı.Tarım dergileri yayımlanmaya başlandı.İngiltere’deki tarımsal gelişme parlamentonun toprak sahiplerince gerçekleştirilen sayısız mecburi çevirme hareketine izin vermesiyle de kolaylaştırıldı.Yüzlerce hektardan meydana gelen büyük çiftlikler yaygın işletme haline geldi.

SINAİ TEKNOLOJİ :

Sanayi kesiminde yer alan yönetim*iletişim*bilişim*enerji ve imalata ilişkin bütün teknolojilerdir.

SINAİ TEKNOLOJİ VE YENİLİKLER :

17. yüzyıl boyunca Hollanda sanayi ve teknoloji alanında Avrupa’nın lideri durumundaydı.18. yüzyılda ise İngiltere liderliği ele geçirdi.Sınai teknoloji alanında pek çok yenilik İngiltere’de ortaya çıktı.Bu yenilikler madencilik ve metalurji ile tekstil alanında üretimi büyük ölçüde etkiledi.Madencilik alanında en belirgin artış kömür üretimindeydi.Sınai teşebbüslerin yakınında bir kömür madeninin bulunması sanayinin yerini tayin eden temel bir faktör oldu.Bu gelişme*nüfusun ve üretimin geniş ölçüde coğrafi olarak yer değiştirmesine yol açtı ve Avrupa’nın kömür buluna alanları başlıca nüfus yığılma merkezleri haline geldi.18. yüzyılın başlarında demiri kok kömürü ile eritme metodu keşfedildi.1780’lerde büyük miktarlarda yumuşak demir imal etme imkanı doğdu.Makine parçalarını ustalar*eğeler ve çelik kalemlerle işleyerek uyumu sağlıyorlardı.madenleri çok ince olarak kesebilen torna tezgahlarının icadı*bu güçlüğün çözümü konusunda önemli bir adım oldu.Önemli teknik yeniliklerin olduğu bir diğer alan da tekstil sanayiydi.Dokuma sanayi putting-out sistemi çerçevesinde sanayi inkılabı dönemi öncesinde de önem kazanmıştı.Gerek iplik yapma ve gerekse dokuma safhasında işgücünden tasarruf sağlayacak makineler icat etme çabaları daha 1730’larda başlamıştı.1733’te John Kay bir dokuyucunun iki kişinin işini yapmasına imkan veren uçan mekiği icat etti.1764’te Hargreaves’in icat ettiği çıkrık*1769’da patenti alınan Arkwright’ın su güzüyle çalışan pamuk ipliği tezgahı*ağır ve pahalı bir makine olduğundan fabrika sistemine geçilmesi sonucunu doğurdu.Ancak bu makineler su gücüyle çalıştığından fabrikalar çoğunlukla kırsal bölgelerde kuruluyordu.İplik yapımıyla ilgili en önemli yenilik Crompton’un çıkrık makinesiydi.Bütün bu yeniliklerin sonucunda üretim maliyetleri düşerken*üretim ve ihracat miktarları süratle arttı.Ancak bunların gelenek ve düzenlemelere bağlı olmaları ve hammaddenin işlenmesinin makineleştirilmesinin arz ettiği güçlükler başarıyı geciktirdi.Yeni teknolojilerin yayılmasını yavaşlatan bir diğer faktör de eski* lonca sınırlamaları ile hükümetlerin yeni endüstrileri teşvik etmek ya da eskisini korumak için kurdukları ayrıntılı üretim düzenlemelerinin*tarifelerin ve devlet destekli monopollerin varlığıydı.

PATENT HAKKI :

Bir yeniliğin başkalarınca kullanımını yasaklayan bir haktır.

SANAYİ İNKILABININ SONUÇLARI :

a) Nüfus çok hızlı oranda artmaya başladı. b) Batı dünyası geçmişte benzeri olmayan bir hayat seviyesine ulaştı. c) Batı dünyasında tarım hakim ekonomik faaliyet olmaktan çıktı. d) Batı dünyası bir şehir toplumu haline geldi. e) Sürekli teknolojik değişme bir kural haline geldi. f) Gelir dağılımında değişmeler oldu. g) Ekonomik faaliyet aile içi veya mahalli kullanımlardan çok ülke çapında ve uluslar arası pazarlar için üretime doğru ihtisaslaşmaya yöneldi. h) Tipik üretim birimi genişledi. ı) Toprak dışındaki üretim araçları (yani sermaye) sahipliğinin ya da bu araçlarla ilişkinin belirlediği yeni sosyal ve mesleki sınıflar doğdu.


19. YÜZYILDA NÜFUS VE SOSYAL YAPI :

19. yüzyılda Avrupa nüfusu yüzyıldan daha kısa bir sürede ikiye katlandı.Ucuz ulaşım aynı zamanda göç hareketlerini de hızlandırdı.Şehirleşme*sanayileşme ile birlikte 19.yüzyılda hız kazandı.Tarihsel olarak şehirlerin büyümesinin ana engeli nüfusun temel ihtiyaçlarının karşılanmasındaki güçlüklerdi.Tarımdan sanayiye kayış ve şehirlerin gelişmesi yeni sosyal sınıfların doğmasına neden oldu.19. yüzyılın başında şehirli işçiler nüfusun küçük bir bölümünü meydana getiriyordu.19. yüzyılda sanayileşmenin yol açtığı sosyal yapıyla ilgili bir diğer değişme de okuryazarlığın ve eğitimin yaygınlaşmasıydı.Avrupa ülkeleri arasında sanayileşme ile okuryazarlık düzeyi arasında büyük bir paralellik bulunuyordu.

TAŞIMA VE HABERLEŞME ALANINDAKİ GELİŞMELER :

Buharlı lokomotif 19. yüzyılda sanayileşmenin yalnızca sembolü değil aynı zamanda onun en önemli aracıydı.Taşıma alanındaki bu gelişmelerin önemli bir sonucu sermaye tasarrufu sağlamasıydı.Haberleşme alanında da önemli gelişmeler oldu.Düzenli posta hizmetleri kuruldu.Taşıma ve haberleşme alanındaki bu değişmelerin etkisi dünyanın ekonomik açıdan bütünleşmesi oldu.

TARIMSAL GELİŞME VE ORGANİZASYON :

Yeni ürünler*kimyevi gübreler*ileri tarım metotları*tohum geliştirme ve hayvan besiciliği çalışmaları ile etkin rotasyon sistemleri Batı Avrupa’da yiyecek üretiminin büyük ölçüde artmasını sağladı.İki yeni ürün tarımdaki üretim artışında önemli rol oynadı.Patates bir dönüm topraktan elde edilebilen ürünün kalori miktarını dört katına çıkardı.Patatesin üretiminin yaygınlaşması*şehirlerdeki sanayi işçilerinin reel ücretlerinin düşük tutulmasını sağlamıştır.Şeker kamışı ise insanlar için şeker sağlamakla kalmadı artık ve posalarıyla değerli bir sığır besi yemi oldu.Bilimsel tarım ve toprağın etkin kullanımı tarımsal organizasyonda bazı değişiklikleri de gerektirdi.Geleneksel toprak mülkiyeti şekilleri değişti.Ferdi mülkiyet altındaki toprakların sınırları belirlenmiş oldu.Her çiftçi istediği ürünü üretme serbestliğine kavuştu.İngiltere ve Kuzeydoğu Almanya’da yüzlerce hektardan meydana gelen büyük çiftlikler hakim iletme tipi oldu.Avrupa’nın diğer kısımlarında ise küçük üreticilik yaygınlığını devam ettirdi.Serfliğin kaldırılmasını uzun dönemdeki sonucu toprakların köylülerin eline geçmesi oldu.1870’lerde okyanuslarda yük taşıyıcısı olarak buharlı gemilerin yaygınlaşması*Avrupa çiftçisi için denizaşırı bir rakibin ortaya çıkması demekti.İngiltere’de hükümet serbest ticareti tercih ederek çiftçisini korumaya teşebbüs etmedi.Sonuç İngiliz tarımı için çok yıkıcı oldu.

SINAİ TEKNOLOJİ VE ORGANİZASYON :

İnsan icat etmenin metodunu keşfetti ve 18. yüzyılın sınai yenilikleri fen bilimleri ile çok az yakınlığı olan sanatkar esnaf ve müteşebbislerce gerçekleştirilmişti.Bilimsel ilerleme teknolojik ilerlemenin ön şartı haline geldi.19. yüzyılın sonunda sınai teşebbüsler artık özel araştırma elemanları bulunduruyorlardı.Elektrik ve kimya sanayileri bu gelişmede öncü oldu.19. yüzyılda sanayide teknolojik gelişmelerin en önemli alanlarından birisi enerji üretimiydi.Sanayi alanında diğer bir gelişme elektrik enerjisiyle ilgiliydi.19. yüzyılda ticari kullanıma yönelik pek çok yeni maddenin üretimine başlandı.İlaçlar*patlayıcılar*fotoğraf malzemeleri ve sentetik dokuma hammaddeleri gibi çok çeşitli ürünler elde edildi.Daha önce kok kömürünü yakılması sonucu ortaya çıkan zararlı bir yan ürün olarak kabul edilen katran bu sanayilerin çoğunun hammaddesiydi.Kimya sanayi tarımı da etkiledi.Toprağın bilimsel olarak incelenmesi daha gelişmiş tarım tekniklerine ve suni gübrelerin doğmasına yol açtı.Metalurji alanındaki ana değişme çeliğin ucuzlaması ve bunun sonucu olarak kullanımının yaygınlaşmasıydı.Demir sanayindeki en çarpıcı teknolojik değişme yüzyılın ikinci yarısında çelik üretiminde gerçekleşti.Makinede yapılan üretim malların fiyatlarını düşürdü ve günlük tüketime elverişli malların sayısı oldukça çoğaldı.İnsanların hayat standardı yükseldi.Enerjiyle çalışan makinelerin yaygınlaşmasıyla fabrikalar sınai organizasyonun hakim şekli haline geldi.Yapılan düzenlemelerle şirketlere hukuki bir şahsiyet kazandırıldı ve yatırımcıların sınırlı sorumluluğu esası getirildi.Şirketlerle ilgili değişmenin diğer bir yönü ise büyüklüklerinin artmasıydı.

ULUSLAR ARASI TİCARET VE DÜNYA EKONOMİSİNİN GELİŞMESİ :

20. yüzyılın başlarında artık bir dünya ekonomisinden söz etmek mümkündü ve Avrupa bu sistemin dinamizm merkezini oluşturuyordu.19. yüzyılın başında uluslar arası ticaretin serbestçe cereyan etmesini engelleyen biri tabi diğeri suni iki engel bulunuyordu.Yüzyıl ilerledikçe bu iki engel de önemini yitirdi.Yüksek taşıma maliyetlerinden kaynaklanan tabi engeli*demiryolları ile deniz taşımacılığında meydana gelen ilerlemeler hafifletti.İthalat ve ihracat üzerine konan tarifeler ve bazı mallara uygulanan ithalat yasakları gibi suni engeller de yüzyılın sonunda bazı ülkelerde korumacılığa döndü.Uluslar arası ekonominin bütünleşmesinin diğer bir sonucu ülkeler arası fiyat dalgalanmalarının paralellik kazanmasıydı.Uzak mesafeli ticaretin önemi 19. yüzyılda hızla ve büyük ölçüde arttı.1873 krizini izleyen depresyon*sınai dönemin en şiddetli ve en yaygın bunalımıydı.Bu bunalımın sonucunda bazı ülkeler korumacılığa döndüler.Geniş Asya ve Afrika kıtası 19. yüzyıla kadar ticari genişlemeye çok sınırlı ölçüde katılmışlardı.19. yüzyılın sonuna gelmeden Asya ve Afrika’nın da dünya ekonomisiyle bütünleşmesi gerçekleşti.Sermayenin uluslar arası dolaşımı da büyük bir artış gösterdi.Sermaye ihracı da uluslar arası ekonomik bütünleşmeyi güçlendirdi.Böylece sermaye ihracı siyasi kontrol kurmanın bir aracı olarak da kullanılıyordu.

LAİSSEZ FAİRE FELSEFESİ :

Devlet yalnızca toplumu şiddet ve istilaya karşı korumalı*adalet hükümlerini yerine getirmeli ve kişilerin ilgi göstermeyeceği bazı kamu işlerini yürütmelidir.

DEVLET VE EKONOMİK HAYAT :

Ekonomik liberalizm*serbest ticaret yanında ekonomide devletin rolünün azaltılmasını da öngörüyordu.Ekonomik düşünce alanındaki bu değişmeler 19. yüzyılda değişen derecelerde olmak üzere ekonomik hayatın kontrolünde devletin rolünün azaltılmasına neden oldu.Bu azalma kıta Avrupa’sında İngiltere’ye göre daha sınırlı kaldı.İngiltere genellikle laissez-faire felsefesinin vatanı olarak bilinir.1815’te sona eren Napolyon Savaşları’ndan sonra 19. yüzyıl boyunca İngiltere’de merkezi hükümetin harcamalarının milli gelire oranı % 10’un altında kalmıştı.İngiltere merkezi bir bürokrasiye sahip değildi ve daha önemlisi en geçerli ekonomik fikirler*kişisel menfaatlerin uzun dönemde toplumun bir bütün olarak iyiliğini sağlamaya yeterli olacağı inancını doğurmuştu.İngiliz hükümeti gümrük tarifeleri ve devlet işletmeciliği konusunda da liberal bir politika izledi.İngiliz sanayileşmesinde hemen hemen hiç rol oynamayan askeri düşünceler*Alman hükümetinin yöneticilerinin temel hareket noktalarından biriydi.Alman demiryollarının büyük bir bölümü özel şirketlerce yapıldı.Ancak demiryollarının önemli bir bölümü devlet mülkiyetindeydi ve resmi olarak işletiliyordu.

SANAYİLEŞMENİN YAYILMASI :

Sanayi inkılabı*tarım inkılabının aksine çok kısa bir sürede yayılma gösterdi.19. yüzyılın ortalarına kadar sanayileşme sürecinde kömür kaynaklarının mevcudiyeti önemliydi.Sanayileşmeye İngiltere’den daha sonra başlayan ülkeler hem avantajlı hem de dezavantajlı bir durumdaydılar.Avantajları*önlerinde izleyecek bir örneğe sahip olmaları;dezavantajları ise İngiltere gibi büyük bir sınai güçle rekabet etmek zorunda kalmalarıydı.

İNGİLTERE :

İlk sanayi devleti olan İngiltere 19. yüzyılda dünyanın en önde gelen sınai ve ticari gücüydü.Birleşik Amerika ve 20. yüzyılın başında Almanya toplam sınai üretimde İngiltere’yi geride bıraktı.İngiliz refahının temelleri olan dokuma*kömür*demir ve makine imalatı sanayileri 19. yüzyılda durumlarını korudu.İngiltere sınai zaferini sınırlı bir kaynak donatımıyla başarmıştı.Dünyanın daha az gelişmiş fakat daha zengin kaynak donatımına sahip olan diğer ülkeleri sanayileşmeye başlayınca İngiltere nisbi olarak geride kaldı.İngiltere’nin bu nisbi düşüşünün bir açıklaması müteşebbis başarısızlığıdır.İngiliz müteşebbisleri yeniliğe kapalı kalmışlardı.İngiliz sınai gelişme hızının yavaşlığı ve teşebbüs yetersizliği kısmen İngiliz eğitim sisteminin geriliğiyle ilgiliydi.Bütün bunlara rağmen 1914’te ortalama gelir düzeyinde bir İngiliz*Avrupa’nın en yüksek hayat standardına sahipti.

BİRLEŞİK AMERİKA :

Ülkenin gelir ve serveti nüfusundan daha hızlı arttı.Ülkede toprağa ve diğer kaynaklara göre emeğin nisbi kıtlığı*yüksek ücretlere ve dolayısıyla Avrupa’dan daha yüksek bir hayat standardına yol açtı.Hızlı teknolojik gelişme ve artan bölgesel ihtisaslaşma Birleşik Amerika’nın ekonomik büyüme oranı itibariyle de Avrupa’yı geride bırakmasına yol açtı.Kırsal sanayinin çöküşü ancak elektrik kullanımının yaygınlaşmasından sonra oldu.1890’larda artık Birleşik Amerika dünyanın en güçlü sanayi ülkesiydi.

ALMANYA :

19. yüzyıl Alman ekonomik tarihi kabaca üç döneme ayrılabilir.İlki yüzyılın başından 1833’te Zollverein’in teşekkülüne kadar süren dönemdi.1870’lere kadar süren ikinci dönemde bilinçli bir taklit ve ödünç alma politikası ile sanayi*taşımacılık ve maliye alanlarında modern bir yapının maddi temelleri atıldı.Son dönemde ise Almanya*kıta Avrupa’sının sınai liderliğine yükseldi.Bu sayede ülke içinde tüm iç gümrük engelleri kaldırılmış*bir Alman ortak pazarı yaratılmış ve dışa karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulanmaya başlanmıştı.Birleşik bir Alman ekonomisini mümkün kılan Zollverein’di.Fakat onu fiilen gerçekleştiren demiryollarıydı.Almanya’da yatırım ve ara mallarına verilen bu ağırlık Alman sanayinin bir özelliğiydi.Alman sanayi ile bankacılık sistemi arasındaki bu sıkı ilişki firmaların büyümesini sağlayan temel unsurdu.Alman sanayinin nihai bir özelliği de kartellerin hakimiyetiydi.Karteller fiyatların tespiti*üretimin sınırlandırılması*pazarların paylaşımı gibi tekelci uygulamaların gerçekleştirilebilmesi için bağımsız firmalar arasında yapılmış anlaşmalardı.1. Dünya Savaşı arifesinde Birleşmiş Alman İmparatorluğu*Avrupa’nın en güçlü sanayi ülkesiydi.

RUSYA :

20. yüzyılın başında Rus İmparatorluğu*nüfus ve toprakları itibariyle Avrupa’nın en önde gelen ülkesiydi.Ancak Rusya hala bir tarım ülkesiydi.İşgücünün üçte ikisi tarımla uğraşıyor ve milli gelirinin yarısından fazlası tarımdan elde ediliyordu.19. yüzyılın ilk yarısından itibaren özellikle de 1930’lardan sonra sanayileşme çok daha belirgin bir nitelik kazandı.1.Dünya Savaşı öncesi yarım yüzyılda Rus ekonomisi daha modern ve teknolojik olarak daha etkin bir sisteme ulaşma yolunda önemli değişmeler geçirdi.

JAPONYA :

19. yüzyılda sanayileşen ülkeler arasına katılan bir diğer ülke de Japonya’ydı.Japonya’yı sanayileşme tecrübesi açısından ilginç kılan özelliği tamamıyla Batı geleneği dışında olduğu halde sanayileşmeyi başaran tek ülke olmasıydı.1853 ve 1854’te Birleşik Amerika’nın askeri tehdidiyle Japonya*Batı ülkeleriyle diplomatik ve ticari ilişki kurmak zorunda kaldı.Modern Japonya*1912’ye kadar hüküm süren Meiji döneminde doğdu.Sanayileşme için gerekli ithalatı karşılayacak ihracat gelirlerini sağlama yükü tarım sektörüne düştü.Japonya’nın yerli hammaddelere dayalı geleneksel iki sanayi kolu ipekli ve pamuklu dokumaydı.Diğer bir önemli tarımsal ihraç malı çaydı.1850’lerdeki geri ve geleneksel Japon ekonomisinin 1. Dünya Savaşı sırasında büyük bir sınai güç haline gelmesi şaşırtıcı bir olaydır.Bazı dalgalanmalar görülmekle birlikte Amerika ve Avrupa’daki şiddetli depresyon ve durgunluklarda olduğu gibi ekonomik büyüme oranı Japonya’da hiçbir zaman sıfıra inmedi.

MERKANTİLİZM

Ülkenin zenginliği sahip olunan kıymetli maden stokları ile ölçülür.Ülke içinde altın ve gümüş girişini artırmak için müdahaleci bir dış ticaret politikası ile mamul mal ihracatını teşvik edip ithalatı ise önlemek gerekir.

ÜNİTE – 7

İSPANYA’NIN EKONOMİK DÜŞÜŞÜ :

16. yüzyılda İspanya Avrupa’nın en geniş imparatorluğuydu.Amerika’da da geniş bir sömürge imparatorluğuna sahipti.Ekonomik gerileme halkın hayat standartlarının düşmesi*kıtlık ve salgın olaylarının artması ve 17. yüzyılda da nüfusun azalması şeklinde kendini gösterdi.İspanya’nın ekonomik düşüşünde yanlış ekonomik politika ve uygulamaları da önemli rol oynadı.İspanya kralları Hristiyan Avrupa’yı birleştirme gayretiyle büyük savaşlara giriştiler.Krallık Amerikan altın ve gümüşüyle büyük bir gelir kaynağına kavuştu.Durumu daha da kötüleştiren toplam gelirlerin hükümet harcamalarını güçlükle karşılayabilmesiydi.Bu ise kralları üçüncü bir gelir kaynağı olarak borçlanmaya itiyordu.Borçlanma olağan bir mali uygulama haline gelmişti.Hükümetin ekonomiye verdiği zararların tek örneği kötü mali yönetim değildi.Mali ihtiyaçlardan kaynaklanan diğer müdahaleler de aynı ölçüde yıkıcıydı.Krallıkça tanınan çeşitli imtiyazlar bu kötü uygulamaların örnekleriydi.İspanya’da herhangi bir uzun dönemli ekonomik politikanın mevcut olmadığının en canlı örnekleri tahıl üretimi ile kumaş sanayidir.Bu geniş imparatorlukta gümrük birliği de yoktu.Her bölge diğerine karşı kendi tarife engellerini yükseltmişti.Hatta her biri ayrı para sistemine sahipti.İspanyol krallarının dini politikaları ülkenin ekonomik gücünü zayıflatıcı diğer bir nedendi.1492’de Yahudilerin kovulması ile ülke pek çok tüccarını*bankerini*fizikçisini ve esnafını;1502’de Müslüman Arapların kovulmasıyla da tarımsal işgücünün önemli bir bölümünü yitirdi.İspanya’nın Amerika’daki topraklarına yönelik politikası da dar görüşlüydü.Hükümet burada da tekelci ve sıkı kontrole dayalı bir politika izledi.İhtisaslaşmış işgücünün azlığı ve devletin isabetsiz politikaları yüzünden ekonomide darboğazlar ortaya çıkmaya başlayınca üretimdeki genişleme durdu*fiyatlar yükseldi ve talebin büyük bir kısmı yabancı mal ve hizmetlere kaydı.

İTALYA’NIN EKONOMİK GERİLEYİŞİ :

İtalya nispeten sınırlı bir iç pazara sahip*doğal donanımı yoksul bir ülkeydi.Onun ekonomik zenginliği*ürettiği mamul malların ve hizmetlerin çok yüksek bir oranını ihraç etmesinden kaynaklanıyordu.İtalyan mal ve hizmetlerinin yerini başkalarının almasının temel nedeni İngiliz*Hollandalı*Fransız mal ve hizmetlerinin daha düşük fiyatlarla arz edilmesiydi.Bu fiyat farklılığının ilk önemli sebebi*İtalyan mallarının daha kaliteli olmasıydı.Aynı zamanda İtalya’da üretim maliyetleri de daha yüksekti.Bu durumun birinci nedeni loncaların genidir.İkinci nedeni*İtalyan devletlerinde vergi baskısı yüksekti ve kötü bir şekilde düzenlenmişti.Üçüncü ve daha önemli bir neden ise İtalya’da ücretlerin rakiplere göre daha yüksek olmasıydı.Bu gelişmeler İtalyan ekonomik büyümesinin 16. yüzyıla kadar motorunun teşkil eden dış ticarette büyük değişmelere yol açtı.İtalyan ihracatı hem miktar olarak büyük düşmeler gösterdi*hem de daha çok tarımsal mallar ve yarı mamullerden ibaret olmaya başladı.Ticaretteki bu değişme ekonomide yeni oluşumlara yol açtı.Emek ve sermaye imalat ve hizmet sektörlerinden tarıma kaydı.Böylece İtalya*Avrupa’da az gelişmiş bir bölge olarak yeni ekonomik kariyerine başladı.

KUZEY HOLLANDA’NIN EKONOMİK YÜKSELİŞİ :

Kuzey Hollanda ekonomisinin en önemli sektörleri tarım*hayvan yetiştiriciliği ve gemiciliğe bağlı olarak Baltık bölgesi ile ticaret ve balıkçılıktı.Ancak 1568’de İspanya’ya karşı isyanla ve bunu izleyen savaşla birlikte Güney Hollanda harap oldu.Hollanda’nın güney bölgeleri İspanya egemenliği altına girdi.Savaş yüzünden önemli tekstil merkezleri zarar gördü.1609’da barış yapıldıktan sonra yedi kuzey eyaleti Hollanda Cumhuriyeti olarak siyasi bağımsızlığını elde etti.Kuzey Hollanda’nın ekonomik hayatiyetinde en önemli rolü Güney Hollanda’dan kaçarak Kuzey Hollanda’ya sığınan insanlar oynadı.Onların arasında pek çok usta*sanatkar*denizci*tüccar*maliyeci ve meslek sahibi bulunuyordu.Bunlar beraberlerinde Kuzey Hollanda’ya sanatkarlığı*ticari bilgiyi*teşebbüs ruhunu ve likit sermayelerini götürdüler.Daha sonra okyanus ticaretinin gösterdiği gelişmeler Kuzey Hollanda’nın bir altın çağa girmesine yol açtı.Kuzey Hollanda 17. yüzyılda gemicilik ve ticarette Avrupa’nın en önde gelen ülkesiydi.17. yüzyılda Hollanda’nın tarım ve imalat sektörleri de oldukça gelişmişti.Hollandalıların tarım*ticaret ve sanayi alanındaki başarılarının bir başkası da iki cansız enerji kaynağı olan kamış ve rüzgarın büyük ölçüde kullanılmasıyla enerji darboğazını aşmalarıydı.Hollandalıların ekonomik başarılarının temelini*dünyanın her yerinde her şeyi diğer ülkelerden daha ucuza satabilmeleri oluşturuyordu.Bunu büyük ölçüde üretim maliyetlerini düşürerek başarmışlardı.Ortaçağ esnaf ve tüccarı*üretim birimi başına karını maksimize etmeye uğraşırdı ve bu nedenle yüksek kalitede ısrar ederdi.Hollandalılar ise kitle üretimine yöneldiler.Satış miktarını artırarak karlarını maksimize etmeye gayret ettiler.Onlar birim başına mütevazi karlarla yetindiler.Hollanda modern dönemin başlarında Avrupa’nın ekonomik açıdan en gelişmiş bölgesi haline geldi.Ekonomik büyümeyi başaran ilk ülke olan Hollanda uzun bir süre Avrupa’da fert başına gelir düzeyi en yüksek ülke olma özelliğini de korudu.

İNGİLTERE’NİN EKONOMİK YÜKSELİŞİ :

İngiltere Avrupa’nın en iyi yün yetiştiricisiydi.14. yüzyıldan itibaren daha fazla yünlü kumaş üretmeye başlamıştı.Ortaçağın sonlarında yün ve yünlü kumaş*İngiliz ihracatının büyük bir kısmını oluşturuyor ve bu ihracat içinde yünlü kumaşın ham yüne oranı giderek artıyordu.Ekili alanlar han yün ihtiyacını karşılamak için çayırlara dönüştürüldü.Tekstil sanayi tüm kırsal bölgelere yayıldı.Tüccar sayısı arttı.İhracatın gelişmesi ithalatın da büyümesini sağladı.İngiltere’nin ekonomik büyümesinin en önemli nedeni dış ticaretinde görülen büyük genişlemeydi.17. yüzyılın sonunda İngiltere*Hollanda dışında kişi başına dış ticaret değeri en yüksek ülkeydi.

İNGİLTERE’NİN TİCARET AĞINI GELİŞTİRMESİNİ MÜMKÜN KILAN KAYNAKLARI :

a) İyi gemicilerin ve yetenekli tüccarların çokluğu. b) Fizik ve mali kapitalin nisbi bolluğu c) Gelişmiş bir kredi*ticaret ve sigorta organizasyonunun varlığı. d) Tüccar sınıfının isteklerine karşı duyarlı bir yönetimin mevcudiyeti. e) Krallık deniz gücünün üstünlüğü.

ULUSLAR ARASI TİCARETİN İNGİLİZ EKONOMİSİNE KATKILARI :

a) Dış ticaret*İngiliz sanayinin ürünlerine talep yaratmıştır. b) Uluslar arası ticaret*İngiliz sanayi ürünlerinin sayısını artıran ve ucuzlatan hammaddeleri elde etme imkanını sağlamıştır. c) Uluslar arası ticaret yoksul ve az gelişmiş ülkelere İngiliz mallarını satın alma gücü sağlamıştır. d) Uluslar arası ticaret*sınai genişlemeyi ve tarımsal gelişmeyi finanse etmeyi kolaylaştıran ekonomik bir fazla yarattı. e) Uluslar arası ticaret dış ticaretin olduğu kadar ülke içi ticaretin de gelişmesinde etkili olan kurumsal yapı ve iş ahlakının doğmasına yardımcı oldu.

ÜNİTE – 8

SANAYİ İNKILABINI HAZIRLAYAN FAKTÖRLER :

a) Sermeye teşkili oranındaki artış. b) Dünya ticaretinde modern zamanlarda meydana gelen artıştan en büyük payı İngiltere’ni alması. c) Teknolojik değişmelerin ekonomik verimliliği yükseltmesi. d) Serbest ekonominin gelişmesi ve insanların servete karşı daha rasyonel bir ahlaka sahip olmaları.

SANAYİ İNKILABININ ZAMANI :

İktisat tarihçileri İngiliz sanayi inkılabının ortaya çıktığı zaman konusunda farklı açıklamalarda bulunmuşlardır.Toynbee’ye göre 1750’lerde İngiliz ekonomisinde köklü bir değişim başladı ve bunu 1850’lere doğru tamamlanan hızlı ve genel bir sanayileşme süreci izledi.Clapham ise 1850’de sanayileşmenin yalnızca pamuklu dokuma ve demir sanayileriyle sınırlı olduğunu;makineleşmenin ve fabrika sisteminin diğer alanlara yayılması suretiyle genel bir sanayileşmenin çok daha ileri tarihlerde tamamlandığını ileri sürdü.Nef tarihte devamlılığın esas olduğunu belirterek büyük ölçekli sanayinin ve teknolojik değişmenin başlangıçlarının 16. ve 17. yüzyıla kadar götürülebileceğini ileri sürmüştür.Rostow sanayi inkılabını ani ve hızlı bir değişme olarak görmüş ve onu 1783-1802 gibi çok kısa bir döneme sıkıştıran bir teori geliştirmiştir.

GELİŞMEMİŞ AVRUPA’DAN GELİŞMİŞ AVRUPA’YA GEÇİŞ

Ancak 1000 yıllarından itibaren Avrupa kalkışa geçti.Kalkış Amerikalı iktisat tarihçisi Rostow’un geliştirdiği bir kavramdır.Kalkış kavramı iktisadi gelişme aşamaları teorisine göre 5 aşamadan üçüncüsüdür.12. yüzyılda hala Batı *Doğu’ya çoğunlukla demir*kereste ve katran gibi hammaddeler ve köle ihraç ediyor ve mamul mallar ile bazı hammaddeler ithal ediyordu.Kağıt*sabun ve mamul dokuma ürünlerine yalnız Yakındoğu sahipti.Ancak 13. yüzyılın ikinci yarısında daha önce Arap ülkelerinden ithal ettikleri kağıdı kullanan Bizans Mahkemeleri artık İtalya’dan ithal ettiklerini kullanmaya başlamışlardı.Özelikle kağıt ve dokuma sanayinde Avrupa’nın başarısının ana nedenlerinden biri su gücünden istifade ederek üretimi mekanikleştirmesiydi.

COĞRAFİ KEŞİFLER VE AVRUPA’NIN GENİŞLEMESİ :

Ünlü iktisatçı Kuznets’e göre 1492-1776 yılları arasındaki dönemin ekonomik ve hatta sosyal*politik ve kültürel tarihi coğrafi keşifler ve bununla ilgili olaylarla açıklanabilir.17. yüzyıl ortalarındaki Avrupa ekonomisi ile 15. yüzyıl Avrupa ekonomisi arasında önemli farklar vardı.Denizaşırı genişleme sayesinde Avrupa ile Asya arasında doğrudan yeni bir deniz yolu açılmıştı.Dünya tarihi açısından daha önemli bir sonuç ise Avrupalıların Batı yarımküresini ele geçirmeleriydi.15.16. ve 17. yüzyıllar Atlantik Avrupa’sının geliştirdiği okyanus geçebilen ve silahla donatılmış yelkenli gemiler Avrupa’nın bu başarısının temel aracıydı.Avrupai genişleme ilk yüzyılında yalnızca İspanya ve Portekiz’in tekelinde kaldı.Portekizlilerden farklı olarak İspanyollar daha başlangıçta istila ettikleri bölgelere yerleşmeye başladılar.Yerli halka zorla Avrupai teknikleri*araçları ve kurumları benimsetmeye çalıştılar.Batı yarımküresine daha önce bilinmeyen yeni ürünler getirdiler.Tahıl*şeker kamışı*kahve ve çeşitli meyveler ile sebzeler bunlar arasındaydı.At*sığır*koyun*eşek*keçi ve domuz ve pek çok kümes hayvanını Amerika’ya İspanyollar getirdi.Avrupa medeniyetinin Amerika’ya tanıttığı diğer özellikler ateşli silahlar ve alkol ile çiçek*tifüs ve grip gibi salgın hastalıklardı.Avrupa kültürünün yeni dünyaya taşınması ve yerli kültürlerin yok edilmesi Avrupai genişlemenin önemli sonuçlarından biridir.Genişleme Avrupa kültürünü de etkiledi.Bu açıdan önemli bir gelişme ticaret hacminin ve mal çeşitlerinin büyük bir artış göstermesiydi.Şeker plantasyonlarının gelişmesi siyah köle işgücü için büyük bir talep yarattı ve her yıl önemli sayıda siyah köle yeni dünyaya taşındı.Amerika’nın medeniyete en tartışmalı katkılarından biri olan tütün Avrupa’da süratle yayıldı.Amerika’dan patates*domates*fasulye*mısır ve kabak geldi.Asya’dan öğrenilen pirinç Avrupa ve Amerika’da üretildi.Özellikle mısır ve patates üretiminin yaygınlaşması 18. yüzyıldan itibaren Avrupa hızlı bir nüfus artışı dönemine girdiği zaman açlık tehlikesinin azaltılmasına ve yiyecek probleminin çözümlenmesine büyük katkıda bulundu.Lizbon*Orta*Doğu ve Kuzey Avrupa 16. yüzyıldaki ticari genişlemeden pek yararlanamadılar.Tüm Orta Avrupa ekonomik gücünü yiyip bitiren din ve saltanat savaşlarına gömüldü.Büyük keşiflerin getirdiği ekonomik değişmelerden en kazançlı çıkan bölge Alçak Ülkeler*İngiltere ve Kuzey Fransa oldu.


NÜFUS :

16. yüzyıldaki nüfus artışının çeşitli sebepleri vardı.Veba ve saflın hastalıklar doğal bağışıklığın gelişmesi ve taşıyıcıları etkileyen ekolojik değişmelerin bir sonucu olarak giderek azalmış*iklimde iyileşme olmuş*daha önceki yüzyıllarda nüfusun düşmüş olması sonucu nüfus ve toprak dengesinde görülen olumlu değişmelerin yol açtığı 15. yüzyıldaki daha yüksek reel ücretler evlenme yaşını düşürerek doğum oranını yükseltmişti.16. yüzyılın sonunda kaynaklar üzerindeki nüfus baskısı aşırıydı.17. yüzyılın ilk yarısında yeni bir veba ve salgın dalgası ile savaşlar nüfus büyümesini sona erdirdi.Avrupa’nın pek çok bölgesinde özellikle İspanya*Almanya ve Polonya’da nüfus 17. yüzyılın büyük bir bölümünde veya tamamında düşme gösterdi.17. yüzyılda nüfus artışının kesilmesinin en basit açıklaması nüfusun kendisini yanına yeterli ölçüde besleyeceği düzeyi aşmış olmasıdır.

TARIM :

Tarımsal teknolojinin ilerletilememesi ortalama tarımsal verimlilikte durağanlığa hatta düşmeye yol açmıştı.Doğu Avrupa’da dönem başında serflik sosyal ilişkilerin yaygın şekliydi*dönem içinde yaygınlığını giderek artırdı.Lordlar büyük çiftliklerini doğrudan kendileri işletiyordu.İtalya’da küçük mülk sahibi köylüler ve bağımsız çiftçiler olduğu kadar*yoksul ortakçıların ve ücretli işçilerin işlettiği büyük çiftliklerde bulunuyordu.Üretilen ürünler arasında tahılın yanında pirinçte yer alıyordu.Ayrıca bağcılık ve zeytincilik de önemliydi.İspanya*Hristiyan Avrupalıların eline geçmesinden önce gelişmiş bir bahçe tarımına ve sulama sistemine sahipti.İspanyol tarımının diğer bir özelliği köylü ile koyun sürüsü sahipleri arasındaki düşmanlıktı.Bu yüzden İspanyol tarımının prodüktivitesi Batı Avrupa tarımının en düşüğüydü.Batı Avrupa’da Ortaçağ’dan devralınan açık tarla sistemi varlığını sürdürdü.Avrupa’da en gelişmiş tarıma sahip bölge Alçak Ülkeler özellikle de Hollanda’ydı.16. yüzyılda Hollanda modern tarıma geçen ilk bölge oldu.


SANAYİ :

Sanayinin en önemli kolu dokuma sektörüydü.Bu dönemde dokuma sanayi dağınık bir haldeydi.Ortaçağın sonlarında dokuma sanayinde geçerli olan putting-out sistemi modern dönemlerin başında da devam etti.Karakteristik müteşebbis tüccar sermayedardı.Teknolojik açıdan önemli değişmelerin ortaya çıktığı bir alanda okyanus denizciliğiydi.Fakat en önemli yenilik 16. yüzyılın sonunda ortaya çıkan Fluyt adlı özel ticari taşıma gemileriydi.İstihdam ve üretim itibariyle pek az öneme sahip olan metalurji sanayi savaşlarda ateşli silahların ve topların artan önemi nedeniyle stratejik bir değer kazandı.Denizaşırı keşifler yeni sanayilerin doğuşunu teşvik etti.Şeker ve tütün işleme sanayileri bunlardan en önemlileriydi.Matbaanın icadı kağıt talebini büyük ölçüde artırdı.Ancak bu gelişen sanayilere rağmen Avrupa ekonomisi hala düşük verimli tarıma bağlıydı.

KIYMETLİ MADEN AKIŞI VE EKONOMİK SONUÇLARI :

Avrupa’nın denizaşırı yayılmasının önemli ekonomik sonuçlarından biri de zengin altın ve gümüş yataklarına sahip olan Mek***a ve Peru’nun keşfiydi.Amerika’dan İspanya’ya ithal edilen altın ve gümüş miktarları*Avrupa’ya taşınan kıymetli madenler*mal ve hizmetlere talep yarattı.Arzın elastik olduğu ölçüde talepteki bu yükselme üretimdeki artışla karşılandı.Ancak özelikle tarım sektörünün üretiminde darboğazlar belirince üretim genişlemesi yerini fiyatlarda hızlı bir yükselmeye bıraktı.Bu nedenle 1500-1620 yılları arası iktisat tarihçiler tarafından Fiyat İhtilali Çağı olarak adlandırıldı.Hamilton’un fiyat yükselişleri teorisi Amerikan gümüş ve altınının Avrupa’ya akışı sırasında sıkı bir ilişki olduğunu ileri süren bir teoridir.Fisher’in paranın miktar teorisine dayanan bu görüş önemli* tenkitlere uğradı.Çünkü 1500’lerden itibaren kıymetli maden arzının artışı fiyat yükselişlerinden muhtemelen daha fazlaydı.Bir başka tenkit değişmelerin sırasıyla ilgilidir.Bu görüşe göre ekonomik faaliyetlerin canlanması fiyatların artmasına yol açmış*fiyatların yükselmesi ise madencilik faaliyetlerini hızlandırmıştı.Batı Avrupa’ya kıymetli maden akışının ikinci önemli sonucu faiz hadlerinin düşmesi olmuştur.Bu görüşü ileri süren Cipolla 16. yüzyılda gerçek bir fiyat yükselişini şüpheyle karşılamaktadır.Ona göre 16. yüzyılın mali yapısı açısında en önemli olay fiyatların yükselmesi değil faiz hadlerinin düşmesidir.Kıymetli maden akışının üçüncü önemli ekonomik sonucu ücret artışlarının fiyat artışlarını izleyememesi oldu.Bu görüşe göre fiyatlar yükselirken ücretler ve rantlar kurumsal katılıklar yüzünden geride kaldı*bu artışı izleyemedi.Kıymetli maden akışının bir başka sonucu dış ticaretle ilgiliydi.Daha fazla kıymetli maden arzı*daha fazla uluslar arası ödeme aracı demekti.


TİCARET*TİCARET YOLLARI VE TİCARİ ORGANİZASYON :

15. ve 17. yüzyıllar arasında Avrupa ekonomisinin bütün sektörleri içinde en dinamik olanı şüphesiz ticaretti.Bu yüzden 16. yüzyıl Ticaret İnkılabı Dönemi olarak da adlandırılmıştır.16. ve 17. yüzyıllarda yeni ticaret yollarının açılmasının bir sonucu olarak Avrupa ticaretinin ağırlık merkezi Akdeniz’den Kuzey denizlerine kaydı.16. yüzyılın başında lüks nitelik arz eden baharat ticareti yaygınlaştı.Avrupa’nın ticaretinin büyük bir bölümü yağma niteliğindeydi.Yağma mümkün olmadığı zaman Asyalılara silahlar ve diğer savaş araçları fakat en çok da altın ve gümüş verdiler.İngiltere tarafından 18. yüzyılda Hindistan’ın istilasına kadar ticaret dengesi hep Avrupa’nın aleyhineydi.Ticaretin diğer bir alanı da köle ticaretiydi.Büyük şirketlerin kuruluşu*yük sorumluları ile şirketlerin menfaatlerini limanlarda ve gemilerde temsil eden temsilcilerin ortaya çıkışı;deniz sigorta şirketlerinin gelişmesi hep denizaşırı genişlemenin sonuçlarıydı.16. ve 17. yüzyıllardaki ticari gelişmelerin önemli sonuçlarından biri Avrupa ülkelerinde görülen olağanüstü servet birikimiydi.Ancak daha önemli olan değerli ve zengin bir insan sermayesinin oluşmasıydı ki insanlar iş ahlakı*riske girme tecrübesi ve açık fikirlilik sağlamıştı.Şehirlerdeki yerli ve yabancı tüccarlar çift girişli muhasebe sistemi ve kredi kullanımı gibi iş tekniklerini İtalyanlardan öğrenmişlerdi.Ticaret alanındaki diğer gelişmeler bankacılıkla ilgiliydi.Bankacılık alanında iki önemli değişme oldu.Ortaçağ’da ve modern dönemin başlarında hükümet borçlanmaları kralın yaptığı kişisel borçlanmalar olarak görülüyordu.17. yüzyılın sonlarına doğru borçların hükümete ait resmi bir borç olduğu fikri doğdu.İkinci önemli* gelişme banknot kullanımının artışıydı.

DEVLET VE EKONOMİ :

Modern çağın başlarında Avrupa ülkelerinin ekonomik politikaları iki amaca dönüktü.Ekonomik gücü kullanarak devleti güçlendirmek.Diğeri ise devletin gücünü kullanarak ekonomik gelişmeyi ve ülkenin zenginleşmesini sağlamaktı.1500 ile 1800 yılları arasında Batı Avrupa ülkelerindeki iktisadi fikir ve uygulamalar merkantilizm olarak adlandırılmıştır.16. yüzyılda mali metotlar daha karmaşıklaşmış olmakla birlikte zengin altın ve gümüş stoklarına ilgi devam etti.Külçecilik olarak adlandırılan bu ekonomik politika ülke içinde mümkün olduğu kadar çok altın ve gümüş biriktirmeyi amaçlıyordu.Hükümetler ülke içi arzını bollaştırmak için tahıl ve diğer yiyeceklerin ihracını yasaklarken mamul malların üretimini yalnız ülkenin kendi kendine yeterliliğini güçlendirmek için değil dışarıya satmak amacıyla da teşvik ettiler.Bu ortak yanlarına rağmen merkantilist iktisadi politikalar ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyordu.Bu açıdan ilginç iki örnek Fransa ve İngiltere’dir.Ekonomik milliyetçiliğin en tipik örneği Fransa’da 1661-1683 yılları arasında yaşanan Colbert dönemiydi.Colbertin etkisi o kadar büyüktü ki Colbertizm ile merkantilizm kelimeleri eş anlam kazanmışlardı.Colbert ekonomi üzerinde devlet kontrolünü sistemleştirmeye ve rasyonelleştirmeye*bunun için de vergi sistemini düzeltmeye ve etkinliğini artırmaya çalıştı.Colbert geniş bir sömürge imparatorluğu kurmaya da gayret etti.Dış ticarette tekelci anonim şirketler kurdu.16. ve 17. yüzyıllarda kıta Avrupa’sı ülkelerinde kralların gücü artarken İngiltere’deki gelişmeler 1688’de parlamento kontrolü altında anayasal bir monarşinin doğmasıyla sonuçlandı.Parlamentonun bu gücü kamu maliyesinde daha iyi bir mali yönetim ve daha rasyonel bir vergileme sistemi sağladı.Parlamento dış ekonomik ilişkilerde sıkı bir milliyetçilik politikası izledi.Ülke içinde ise ekonomiyi kontrol etmek istemesine rağmen bunu gerçekleştirecek güçten yoksun olması nedeniyle İngiliz müteşebbisleri dünyada benzeri olmayan bir serbestlikten yararlandılar.

GEÇ ORTAÇAĞ’DA AVRUPA’DA EKONOMİK KRİZ

14. yüzyıl boyunca nüfusun azalması*talebin ve üretimin de düşmesi sonucunu doğurmuştu.Rönesans dönemi azalan üretim*düşen hayat standartları ile ekonomik düşüş dönemi olarak görülmektedir.Büyüme dönemi 14. yüzyılın başlarında sona ermiştir.İktisat tarihçileri Ortaçağ’ın sonlarındaki bu ekonomik düşüşün nedenleri konusunda farklı açıklamalarda bulunmuşlardır.Birinci görüşe göre bu düşüş ekonomik hareketlerin devri niteliğinin bir sonucuydu.İkinci görüş bu krizi mali nedenlere bağlamaktadır.Avrupa devletleri bu dönemde Yüzyıl Savaşları savaş ekonomisi içine girmişti.Bu durum vergi gelirlerine olan ihtiyacı artırdı.Üretici likidite sıkıntısı içine düştü.Üçüncü bir açıklama bu ekonomik krizi iklim değişmelerine bağlamaktadır.

TARIM :

13. yüzyıl boyunca Avrupa ekonomisinde bazı darboğazlar kendini göstermeye başlamıştı.Demografik baskı sonucu daha düşük verimli topraklar üretime açılmaktaydı.Toprak nüfusa göre kıt bir faktör haline geldiğinden değeri yükselmiş*buna karşılık ücretler düşmüştü.14. yüzyılın ortasındaki büyük nüfus kırımı üretimin iki temel faktörünün nisbi kıtlık durumlarını çarpıcı biçimde değiştirdi.İşgücünün %25 oranında azalması onu nisbi olarak yetersiz hale getirdi.Köylü isyanları ortaya çıktı.Toplam talep nüfustaki azalmaya paralel bir şekilde düştü.Bir başka değişme ortalama köylü işletmesinin büyümesiydi.Nüfusun düşmesi rezervler üzerinde olumsuz etkide bulundu.Lordlar için en önemli alternatif toprak kullanım şekli ekili alanların çayırlara dönüştürülmesiydi.Tarımsal malların fiyatlarının düşmesi köylü ve şehirli kesimlerin refahını farklı şekilde etkiledi.Geçimlik üretim yapan köylü daha büyük ve verimli topraklara sahip olduğu için bu kriz döneminden kazançlı çıktı.Şehirlilerin sattığı sınai ve ticari malların fiyat esnekliği tarımsal mallar göre genellikle daha düşüktür.Nakdi gelirleri azalana köylü kesiminin alım gücü de düşmüş oldu.Şehirli tüccar ve esnaf*müşterisini büyük ölçüde yitirdi.14. yüzyıldaki salgının etkisi Doğu Avrupa’da Batı ve Güney Avrupa’ya göre daha sınırlı oldu.Küçük şehirlerin tüm Doğu Avrupa’ya yayılması bölgede tarımsal ve sınai üretim için talebin genişlemesi demekti.Üretim ve ticaretteki bu genişlemenin önemli bir sonucu ticari tahıl üretiminin artışı oldu.İşletmeler köylülerden geri alındı ve yarı hür köylülerin statüleri tekrar serf durumuna düşürüldü.16. yüzyıla girmeden serfleştirme süreci tamamlanmıştı.Doğu Avrupa’da hububat fiyatlarının düşmesi batı’daki gelişmelerin aksine yeniden büyük çiftliklerin kurulması ve köylü üzerindeki lord kontrolünün artması sonucunu doğurdu.


TİCARET VE SANAYİ :

Tüccarlar daralan iş hacmi karşısında işlemlerini rasyonelleştirmek için çift girişli muhasebe sistemini benimsediler.Sanayide ise mamul malların hem üretimleri hem de talepleri Büyük Salgın’dan sonra önemli ölçüde düştü.Mesleğe giriş şartları zorlaştırıldı.madeni üretimle ilgili sanayilerde ise Ortaçağın son döneminde genişleme görülmekteydi.

SANAYİLERİN KIRSAL BÖLGELERE GÖÇÜ :

Büyük çapta dokuma sanayi*daha sınırlı ölçüde de demir ve madeni eşya sanayileri kırsal bölgelere yayıldı.Ortaçağ’ın sonlarında sanayinin bu göçü çok çeşitli nedenlerden kaynaklanıyordu.Bunlar arsında en önemlisi su gücüyle çalışan basit makinelerin sanayide artan ölçüde kullanılmaya başlanmasıydı.Diğer önemli bir neden talep yapısındaki değişmelere uyma konusunda şehir sanayilerinin yeterli esnekliği gösterememesiydi.Sanayide bu coğrafi değişimin diğer bir nedeni işgücünün kırsal bölgelere göre daha ucuz olmasıydı.Modern kapitalizmin ilk tezahürü olarak değerlendirilebilecek ve putting-out sistemi olarak adlandırılan bu düzenlemede esnaf tüccar için çalışıyordu.Tüccar hammaddeyi temin ediyor ve iş için parça esası üzerine ücret ödüyordu.Esnaf*tüccara karşı hiçbir güvenceye sahip değildi.

İLERİ ORTAÇAĞ’DA AVRUPA’DA SİYASİ İSTİKRARIN SAĞLANMASI

Yalnızca savaşçılık ve din adamlığı saygı gören mesleklerdi.Bu dönemde Avrupa dışa karşı saldırgan bir politika izleme imkanı buldu.Haçlı akınları şeklinde Müslümanlara karşı girişilen saldırılar*Avrupa içindeki göç ve kolonizasyon hareketleri ile Avrupa dışında ticari üsler kurma çabaları bu saldırgan politikanın en belirgin göstergeleriydi.

EKONOMİK BÜYÜME :

11. yüzyıldan itibaren Avrupa’da ticaret genişlemiş*yeni şehirler doğmuş ve büyümüş*ekonomik ihtisaslaşma ortaya çıkmıştır.Henry Pirenne’ye göre Avrupa’nın gösterdiği genişleme bir dış faktörün etkisiyle ortaya çıkmıştır.Bu dış faktör bir yandan Haçlı seferleri sonucunda Akdeniz’in ticarete yeniden açılması*öte yandan da 11. yüzyıldan itibaren Avrupa’nın gerek Akdeniz yoluyla ve gerekse Rusya toprakları aracılığıyla Bizans ve İslam dünyasıyla ticari ilişkilerini geliştirmesidir.Ortaçağ’daki ekonomik gelişmenin merkezleri Kuzey İtalya*Güney Alçak Ülkeler (Hollanda*Lüksemburg ve Belçika) ve Hansa şehirleriydi.İtalya Avrupa’nın en gelişmiş bölgesiydi.Güney Alçak Ülkeleri ise Karolenj döneminde ekonomik canlanmasını gerçekleştirmişti.

NÜFUS :

Savaşlar*açlıklar*kıtlıklar ve salgın hastalıklar yüzünden nüfus artışı yavaşladı.Ortaçağ döneminde Avrupa nüfusu daima genç bir nüfustu.10. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar süren artışlara rağmen Avrupa nüfusu nispeten azdı.Çeşitli kültürel faktörler sanayi öncesi Avrupa’da doğurganlığı sınırlamaktaydı.Evlilik yaşı oldukça ileriydi.

ŞEHİRLERİN DOĞUŞU VE BÜYÜMESİ :

11. yüzyıldan itibaren gezginci tüccarın ve esnafın bu merkezlere yerleşmesiyle şehirler birer değişim ve imalat yeri haline geldi.Şehirler birer değişim ve imalat yeri haline geldikten sonra süratle büyüdü.Bu büyümenin temelinde yoğun halinde göç hareketi yatıyordu.Şehir nüfusu kırsal bölgelerden nüfus göçüyle büyüdü.şehirlerin doğuşunun siyasi bir sonucu feodal olmayan bir yönetim şeklinin ortaya çıkmasıydı.Malikane mahkemesinin kuralları şehirli tüccarın ihtiyaçlarına pek uygun düşmüyordu.Bu yüzden tartışmalı sözleşmelerin bir karara bağlanabilmesi için yeni ticaret hukuku kuralları geliştirildi.Canlı bir tüccar ve esnaf topluluğunun kendilerine ek bir gelir getireceği ümidiyle pek çok müteşebbis feodal yönetici yeni şehirler kurma yoluna gitti.bu yeni şehirlere sakinlerinin sahip olacağı hürriyetleri belirten imtiyaznameler bağlandı.Fransa ve İngiltere’de krallar da kasaba ve şehirlerin bu imtiyazlarının garantörü oldular.Böylece krallarla şehir halkı arasında bir ittifak doğu.Bu ittifak Fransa ve İngiltere’de milli monarşilerin kurulmasının temelini oluşturdu.Feodal dünyada tipik olarak dikey bir düzenleme geçerliydi.İnsanlar arasındaki ilişkileri fief ve hizmet*bağış ve bağlılık yemini*lord vassal ve serf gibi kavramlar düzenlemekteydi.


TEKNOLOJİK YENİLİKLER :

6. ve 11. yüzyıllar arasında ortaya çıkan teknolojik yenilikler daha çok tarımla alakalıydı.Bu yeniliklerin en önemlileri ağır saban*üçlü tarla rotasyonu ve yeni bir at koşum siteminin geliştirilmesi ile çivili at nalıydı.Ağır sabanın en büyük avantajı yumuşak topraklara göre daha verimli olan Kuzey Avrupa’nın yoğun ve sert topraklarını tarıma elverişli hale getirmesiydi.ikinci önemli avantajı insan emeğinden tasarruf sağlamasıydı.üçüncü avantajı ise toprakların uzun çizgiler halinde sürülmesine imkan sağlamasıydı.Üçlü tarla rotasyonu da önemli avantajlara sahipti.Farklı mevsimlerde değişik ürünlerin ekilmesi hasat kötülüğüne ve onu izleyen kıtlığa karşı bir sigorta mekanizması görevi yapıyordu.Bu sistemin ikinci ve daha önemli avantajı sürüm işlemlerinin yıl içinde daha düzenli olarak dağılmasına ve böylece yeni toprak açma faaliyetlerinin hızlanmasına imkan vermesiydi.Yulaf üretiminin artması atı*tarımda*taşımada ve sanayide yararlanılan önemli bir güç haline getirdi.Avrupa’da at besleme yaygınlaştı.Ortaçağ’da meydana gelen bir diğer önemli teknolojik değişme de su ve rüzgar değirmenlerinin yaygınlaşmasıydı.10. yüzyılın ortalarında Flandra’da dikey tezgah bulundu.13. yüzyılın ikinci yarısının önemli yenilikleri çıkrık ve gözlüktü.14. yüzyılın başlarında ilk saatler ve ateşli toplar ortaya çıktı.Aynı dönemde kanallar için kapama sistemleri geliştirildi.15. yüzyılda ise gemi yapım teknolojisinde önemli değişmeler oldu.Tam yelkenli gemilere inşa edildi.15. yüzyılda ortaya çıkan diğer önemli bir değişme matbaanın icadıydı.


TEŞEBBÜS VE KREDİ ALANINDAKİ GELİŞMELER :

Panayırların düzenlenmesi*ticari temsilcilerin yaygınlaşması*yeni muhasebe tekniklerinin doğuşu*çek*ciro ve sigorta bu gelişmelerden yalnızca birkaçıdır.İtalya*bu yeniliklerin bir çoğunun doğuş yeridir.Tasarrufların toplanarak prodüktif alanlara yöneltilmesi amacıyla daha karmaşık başka müesseseler de geliştirildi.Bunun tipik bir örneği 10. yüzyılda doğan ve daha sonra yaygınlaşan Commenda’ydı.Commenda’nın ekonomik önemi toplumun likit fona sahip bütün üyelerinin dolaylı yolla da olsa üretim sürecine katılabilmesiydi.15. yüzyıla doğru Commenda yerini saha gelişmiş bir ortaklık şekli olan Kumpanya’ya bıraktı.İlk başta kumpanyalar kan bağına sahip kişiler arasında kurulan bir ortaklıktı.Kumpanyaların ilave sermaye ihtiyacı mevduat yoluyla karşılandı.Bu durum ticaretle bankacılık faaliyetlerinin birbirlerine yaklaşması demekti.Poliçenin gelişmesi bu ilişkiyi daha da güçlendirdi.Poliçe paranın bir bölgeden diğerine transferinin bir atacıydı.Poliçenin ekonomiye katkısı sermayeyi oldukça likit ve uluslar arası ölçüde mobil hale getirmesiydi.Bütün bu gelişmeler genel bir ekonomik gelişmeyi mümkün kıldı.Tüm gelir kategorileri*karlar*ücretler ve kiralar arttı.Yalnızca faizler yükselmedi.

PARA ALANINDAKİ GELİŞMELER :

Pound bir ağırlık*shilling eski bir paranın adı*penny ise dolaşımdaki tek paraydı.Ortaçağ’da uluslararası seviyede haklı bir şöhret yapan paralar Floransa’nın altın florini ve Venedik’in altın dukasıydı.Para kıtlığından ve düşen fiyatlardan kurtulmanın yolları kredinin geliştirilmesi*madeni para dışında ödeme araçlarının yaygınlaştırılması*paranın altın ve gümüş ayarının bozulmasıydı.Ortaçağ boyunca en hızlı ekonomik gelişmeyi yaşayan ülkeler aynı zamanda en büyük para ayarı bozulmasına şahit olan ülkelerdi.

TARIMSAL GENİŞLEME :

Tarımsal genişleme iki şekilde kendini gösterdi.İlk olarak yeni topraklar tarıma açıldı.İkinci olarak yaygın bir kolonizasyon faaliyetine girişildi.Tarımla ilgili Alman tekniklerinin etkisi Slav bölgelerinde de görüldü.

MALİKANE BÜNYESİNDE DEĞİŞMELER :

Malikane halkı sınai üretimlerine son vererek bu ihtiyaçlarını kendi tarımsal ürünleri karşılığında şehirlerden temin etmeye başladılar.Asil sınıfın tüketmek istediği malları pazardan temin etmesi mümkündü.Ticaretin yeniden canlanması asil sınıfın tüketim malları talebini yükseltmişti.Bu iki gelişme de asil sınıfın nakdi gelir ihtiyacını artırmıştı.Lord için topraklarından nakdi kira almak*vergileri ürün yerine para olarak toplamak ve elde ettiği bu nakdi gelirle ihtiyaçlarını pazardan sağlamak daha etkin bir çözüm haline gelmişti.Lordlar angaryaları yıllık sabit para ödemelerine çevirdiler.Aynı zamanda rezerv topraklarını parçalara bölerek sabit bir ödeme karşılığında kiraya verdiler.Anlaşmalar geleneksel olmaktan çıkarak sözleşmelere dayalı hale geldi.Daha önce krala karşı hizmetlerini şahsen yerine getiren lordlar bu hizmetlerinin karşılığı para olarak ödemeye başladılar.

TİCARETİN BÜYÜMESİ VE ÇEŞİTLENMESİ :

Avrupa’da ticaret daima varolmuştu.9. ve 10.yüzyılın istila ortamında daralmış*lüks ve dini karakterli mallarla sınırlı hale gelmiş*ancak yine de devam etmişti.12. yüzyıldan itibaren Avrupa artık satmak için yeni mallara sahipti.Dokuma ve madeni eşya ihracatı artan ölçüde kereste*şap*ipek ve baharat ithalatı karşılığında kullanılmaya başlanırken*altın çıkışı daha küçük oranlara inmeye başladı.Akdeniz ticaretinin karakteri de değişti.Daha 12. yüzyılda üretimde bölgesel ihtisaslaşma Ortaçağ Avrupa ekonomisinin belirgin bir özelliği olmaya başlamıştı.Avrupa içinde önemli bir ticaret hareketi Kuzey Avrupa ile Güney Avrupa arasında cereyan ediyordu.Ortaçağ’da önemi giderek artan bir diğer ticaret alanı Kuzey denizleriydi.Bu ticarete Hansa adı altında örgütlenmiş Alman ticaret şehirleri hükmediyordu.Kuzey denizlerindeki ticarette Avrupa gelişmiş*İskandinavya ve Baltık Bölgesi ise gelişmekte olan bölge durumundaydı.Karolenj döneminde tüccarlar başta Suriyeliler ve Yahudiler olmak üzere yabancılardı.Tüccar sınıfı ayrıca şehirlerde siyasi güç tekeline de sahipti.

SANAYİ :

Ortaçağ toplumu esas olarak tarıma dayalıydı.Ancak sanayinin ekonomiye katkısı da önemliydi.Ortaçağ’da en geniş ve yaygın sanayi kolu dokumacılıktı.Kumaş Avrupa’da her ülkede*her bölgede ve hatta her evde imal ediliyordu.Yün yanında keten de başta Fransa ve Doğu Avrupa olmak üzere pek çok bölgede üretiliyordu.İpek ve pamuk üretimi ise İtalya ile Müslüman İspanya’sında toplanmıştı.Dokuma endüstrisine göre daha küçük*fakat ekonomik açıdan daha önemli bir sanayi kolu da metalurji ve onunla ilgili yan faaliyetlerdi.Diğer önemli bir sanayi kolu dericilikti.