Bakan Eroğlu: Türkiye 2023 yılına kadar dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girecek

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın kendilerine yeni bir hedef koyduğunu ve bunun, Türkiye`nin 2023 yılına kadar dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına girmesini sağlamak olduğunu söyledi.

Toplu temel atma ve açılışlarda bulunmak üzere Sivas`a gelen Bakan Veysel Eroğlu, Ulaş ilçesindeki Karacalar Barajı Sulaması inşaatı alanındaki törenlere katıldı. Burada yaptığı konuşmada bakanlığına bağlı kurumların faaliyetlerini anlatan Eroğlu, geçmiş hükümetler ile AK Parti iktidarı döneminde yapılan icraatları karşılaştırdı.

Kendi iktidarları döneminde ülkenin birçok yerine sayısız hizmetler yapıldığını belirten Eroğlu, eski hükümetler döneminde her hizmet için açılış töreni yapıldığını şimdi ise yetişemedikleri için toplu açılışlar yaptıklarını kaydetti.

Türkiye genelinde ağalandırma seferberliği başlattıklarını ifade eden Bakan Eroğlu, son yıllarda Belçika`nın yüzölçümü kadar ağaçlandırma yaptıklarını aktardı.

Sadece bu yıl 500 bin hektar alanda ağaçlandırma yapacaklarını belirten Eroğlu, `Geçmişte aynı kurum yılda 120 bin fidan üretirken, şimdi 500 milyon fidan üretiliyor. Ne demiş atalarımız? At binenin, kılıç kuşananın. Biz vatandaşa hizmet ediyoruz. Milletin efendisi değil, hizmetkarıyız.` diye konuştu.

Konuşması sık sık alkışlarla bölünen Bakan Eroğlu, Türkiye`nin önümüzdeki yıllarda çok daha büyüyeceğini kaydetti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın 2023 Türkiye`si için kendilerine önemli bir görev verdiğini anlatan Eroğlu şunları söyledi: `Başbakan`ımız bize yeni bir hedef verdi. Şu anda dünyanın 17. büyük ekonomisine sahip Türkiye`nin 2023 yılına kadar ilk 10 arasına girmesini sağlayacağız.`

Toplu olarak açılışı yapılan tesisler şunlar: `Alcı-Gölcük Sulaması Rehabilitasyonu, Nevşehir Avanos Özkonak Barajı Sulaması, Konya-Doğanhisar Ayaslar Barajı Sulaması, Eskişehir Alpu Yayıklı(Koşmat) Barajı İkmali, Aşağı Büyü Menderes Projesi Aydın Ovası Sulaması İkmali, Yozgat Şefaatli Gülistan Barajı Sulaması, Hizmete alınacak 6 adet tesisis 1`i baraj 5`i ise sulama tesisi. `

Bu tesislerin hizmete girmesiyle birlikte 4 bin 735 hektar alan sulu tarıma açılmış olacak. Hizmete alınan tesislerin toplam maliyeti ise 20 milyon 153 bin 947 TL.

Konuşmanın ardından toplu açılış ve temel atma merasimine geçildi. Bakan Eroğlu ve beraberindekiler düğmeye basarak temel atma ve açılışları gerçekleştirdi.Temeli atılan tesisler ise şunlar; `Eskişehir Sivrihisar Okçu Barajı ve Sulaması, Adana Aşağıceylan Aslantaş İkinci Merhale Projesi Cevdetiye Sol Sahil Pompaj Sulaması III. kısım, Sivas Kangal Üçoz Barajı Sulaması, Sivas Yıldız Barajı Sulaması, Sivas İmranlı Ovası Cazibe Sulaması, Sivas Ulaş Karacalar Barajı Sulaması, Kahramanmaraş Elbistan Sarsap Barajı İkmali, Balıkesir Havran Ovası Sulaması ve Balıkesir Gönen Tahirova Sulaması.`

Temeli atılan 9 adet tesisin 2 tanesi baraj ve 7 tanesi de sulama da hizmet verecek. Bu tesisler tamamlandığında 15 bin 269 hektar alan sulu tarıma açılmış olacak. 9 tesisin maliyeti de 114 milyon 795 bin 754 TL. olacağı açıklandı.

Bu arada tören sonrası arka tarafta bulunan pancar tarlasına geçen Bakan Eroğlu, burada fıskiyelerin azizliğine uğradı. Fıskiyelerden çıkan su, Veysel Eroğlu ve beraberindekileri ıslattı.

Bakan Eroğlu, tarlada gazetecilere fotoğraf çektirdikten sonra karayolu ile Sivas`tan ayrıldı.

(CİHAN)

Sigara yasağı ekonomide tasarrufu getiriyor

AA muhabirinin Dünya Bankası ve BM verilerinden derlediği bilgiye göre, sigara yasağının, sağlık ve çalışma hayatı üzerinde doğrudan etkileri bulunuyor.

İnsani kalkınma endekslerinde, kalkınmanın da önemli bir engeli olarak görülen sigara içme yaygınlığı, son yıllarda kurumsallaşmanın da kriteri olarak gösteriliyor ve bu nedenle birçok işyeri ``sigarasız bina`` olmayı hedefliyor.

Bundan sonraki kalkınma endekslerinde, sigara yasağı ve uygulamalarının, sosyo-ekonomik kalkınmanın en önemli unsurlarından biri olması bekleniyor.

SAĞLIK EKONOMİSİ

Dünya Bankası ve BM`nin, özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaptığı çalışmalara göre, son yıllarda, özellikle kapalı alanlarda sigara kısıtlamasına giden ülkelerde sağlık harcamaları önemli ölçüde azaldı.

BM`nin Milenyum Hedeflerinde de belirtilen sigarayla mücadelenin, sigarasız ortamların genişliğinin, ülkelerin kalkınmışlığını da belirleyeceği kaydediliyor.

Uluslararası kuruluşlara göre, 3-4 milyar dolarlık tasarruf, hastalıkların azalması, tedavi masraflarının düşmesi, iş gücü ve çalışma kaybının azalması ile verimliliğin artması gibi faktörlerden kaynaklanıyor.

ABD VE İRLANDA`DA, KAFE VE RESTORANLARIN KARI AZALMADI

Avrupa`da sigara yasağını en etkin bir şekilde uygulayan ülke İrlanda olarak gösteriliyor.

ABD`de sigara yasağını ilk uygulamaya sokan ve en geniş, en etkin şekilde uygulayan eyalet ise Kaliforniya oldu. Bugün eyaletin tamamında hiçbir yerde sigara içilmiyor. Sadece kapalı alanlar değil, yolda yürürken, sahilde ve evlerin önünden geçerken bile sigara içme yasağı bulunuyor. Bu yasağın ardından, Kaliforniya`da sigara kaynaklı kanser hastalıklarında yüzde 60`a varan bir düşüş gözlendi.

Amerika`da Başkan Obama`nın birkaç yıl içinde ABD`nin tamamında sigara yasağını yürürlüğe sokması bekleniyor.

Gerek ABD, gerekse İrlanda`da, sigara yasağının ardından yapılan araştırmalara göre, sigara yasağı nedeniyle, sanılanın aksine, bar, kafe ve restoranların gelirleri ve karlarında bir azalma görülmemiş. Özellikle ABD`de, sigara yasağının ardından, ailelerin, kafe ve restoranlara daha çok gittiği tespit edilmiş.

Bu arada, kapalı alanlarda sigara yasağı uygulayan ülkelerde yapılan bir başka araştırmaya göre, bu ülkelerdeki çalışma verimliliğinin de üçte bir oranında artış gösterdiği kaydediliyor.

TÜTÜN KONTROLÜ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ

Uluslararası bağlayıcılığı olan Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, 2004`te 161 ülke tarafından imzalandı. Yani, belirli bir takvim çerçevesinde, 161 ülkenin tamamında kapalı alanlarda sigara içilemeyecek.

Araştırmaya göre gençler, genellikle arkadaş etkisinde kalarak, 13 yaşından itibaren sigara içmeye başlıyor. Dünyada her 8 saniyede bir, Türkiye`de ise her 6 saniyede bir insan sigara yüzünden ölüyor.

Türkiye`de sigara kaynaklı hastalıkların tedavisi için 25-30 milyar dolar düzeyinde bir harcama yapılıyor.

Dünya Sağlık Örgütü`nün (DSÖ) araştırmasına göre, 2015`te sigara yüzünden ölenlerin sayısının HIV/AIDS`ten ölenlerin sayısından yüzde 50 daha fazla olması bekleniyor. Dünyadaki ölümlerin yüzde 10`unun sigara kaynaklı olacağı belirtildi.

Ekonomide hedef ilk 10`a girmek

Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Devlet Su İşleri(DSİ) Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen 4`ü Sivas`ta olmak üzere toplam 15 projenin toplu temel atma ve açılış töreni için Sivas`ın Ulaş ilçesindeki Karacalar Barajı Sulaması`nın açılışına katıldı.

Burada bir konuşma yapan Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, `Türkiye hakikaten çok büyüyor. Şu anda Türkiye her ne kadar dünyada 17. sırada güçlü bir ekonomiye sahipse de biz bunu yeterli görmüyoruz. Başbakanımız bize yeni bir hedef gösterdi.

Dedi ki 2023 yılından önce Türkiye dünyadaki ilk 10 büyük ülke arasına girecek. Bunu hep beraber başaracağız. Birlik ve beraberlikle çalışarak büyük hedeflere doğru ilerleyeceğiz. Çünkü biz büyük bir tarihe sahibiz, büyük bir milletiz. Bize 17. olmak yakışmaz. Bize yakışan ilk 10`a girmek hatta benim gönlümde dünyadaki ilk büyük 5 devlet arasına girmek. İnşallah bunu başaracağız` dedi.

Bakan Eroğlu Cumhuriyet tarihinde ilk kez Köydes Projesini hayata geçirdiklerini kaydederek Türkiye`de Köydes Projesi için 4,5 milyar TL yatırım yaptıklarını söyledi.

TOKİ`nin Türkiye`de 370 bin konuta çeşitli hastanelere, okullara imza attığını belirten Bakan Eroğlu, Sağlık Bakanlığı`nda yapılan dönüşümlerin tarihe altın harflerle geçeceğini kaydetti.

Bakan Eroğlu konuşmasının ardından DSİ Genel Müdürü Haydar Koçaker, Sivas Valisi Ali Kolat ve Ak Parti Sivas Milletvekilleri Mustafa Açıkalın, Selami Uzun ve Osman Kılıç ile birlikte Ulaş Karacalar Barajı Sulaması`nın açılışı için kurulan platformdaki butona basarak açılış yaptı.

Nabucco`da istediğimizden daha fazlasını aldık

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye`nin Nabucco`da ister vergi başlığında isterse yüzde 15 konusunda kesinlikle istediğinden daha fazlasını almış durumda olduğunu söyledi.

Yıldız, Nabucco projesinin Türkiye`nin enerji stratejisinde, hatta siyasetinde önemli bir dönüm noktası oluşturduğunu belirterek, hükümetler arası anlaşmanın, 6 ortak olarak yan yana gelen şirketin yapacakları yatırımlar, işletme süresi içinde karşılaşabilecekleri her türlü konuda hükümetlerin iradesini, kararlılığını ve bu projenin arkasında bulunmalarını temsilen önemli bir imza olduğunu kaydetti.

Yıldız, `Bu imza aynı zamanda bu projenin akredite edilmesine, kredibl olmasına, `Arzı var mıydı, kaynağı var mıydı` gibi soruların cevaplanmasına yol açabilecek kadar önemli bir imzadır` dedi.

Bu projenin yapılabileceği konusunda zaman zaman tereddüt duyanlar olduğunu ifade eden Yıldız, `Bunlar üzerinde her zaman açık, şeffaf ve net tavır koyduk. Türkiye`nin bundan 10 yıl, 30 yıl önceki gibi ne yazık ki ezik, silik bir ülke değil, hak ettiği yeri ve refahı çok fazlasıyla almaya çalışan ve bu gayretinin sonucunu gören, uluslararası camiada ekonomi açısından ilk 17 ekonomi arasına giren, hatta kararlılığı, iradesi sayesinde de birçok projede öncü olabilen büyük bir ülkedir` diye konuştu.

Bakan Yıldız, bir süre önce Nabucco`yu mütereddit halde karşılayanların, şimdi yapılabileceğiyle alakalı görüş sarf ettiklerini belirterek, `Bu kısım çok önemli. Yorum eşiği devrilmiş demektir. Şimdi yapılabilir, hatta `Bunun teknik detaylarına girelim` diyen yazılar çoğalmaktadır` değerlendirmesinde bulundu.

Ortaya koydukları enerji politikasının, her biri ayrı düzlemlerde çalışabileceğini, Rusya, ABD, AB, komşu ülkelerin her biriyle bu projenin ayrı düzlemlerde gerçekleşebileceğini, bir projeyi tercih etmenin, diğerinden vazgeçmek anlamına gelmediğini, her ülkenin her projede yer alması gerekmediğini açık bir dille söylediklerini belirten Yıldız, bunların her birisinde de Türkiye`nin çıkarlarının ön planda olduğunu, Nabucco`nun Güney Akım projesiyle alternatif olmadığını, güney akımda da yer alabileceğini ifade ettiklerini dile getirdi.

Yıldız, Türkiye`nin elinde değerlendirebileceği çok fazla kaynak bulunduğunu ve jeopolitik, jeostratejik konumuyla inkar edilemeyecek düzeyde önemli bir ülke olduğunu kaydederek, `Bu, zaman zaman itiraf edilemiyor olsa da bu gerçek hiçbir zaman örtülemez` dedi.

AB ülkelerinin gazla alakalı arz güvenliğinin sağlanmasındaki en büyük çözüm ortaklarından birinin Türkiye olduğunun hep beraber görüldüğünü ifade eden Yıldız, `Bundan sonra hemen proje destek anlaşmasıyla beraber 6 tane ülke, Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya ve Almanya, her birisi Nabucco International Corporation ile proje destek anlaşmalarını yapacaklar ve 6 ay içeresinde bu anlaşmalarını bitirecekler` diyerek, Nabucco töreninden sonraki 4 saatlik boşlukta proje destek anlaşmasıyla ilgili görüşmelerin başlatılması talimatını verdiklerini ve orada görüşmelerin başladığını bildirdi.

Taner Yıldız, `Türkiye kazançlı bir ülke olarak, yine çıkarları doğrultusunda bir ülke olarak bu anlaşmadan çıkmış olacak` diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

YÜZDE 15 RAKAMI

`Arz güvenliğiyle alakalı yüzde 15`lik bir rakam... Nedir bu yüzde 15? Yüzde 15, Nabucco boru hattından geçecek gazın, 31 milyar metreküp tamamlandığında, yüzde 15`ine karşılık gelecek, takribi 4,5 milyar metreküplük gazın Türkiye`nin arz güvenliğiyle alakalı alıkonmasıyla alakalı bir başlık. Tabii ki bu müzakereleri sürdüren arkadaşlarımız, yine Türkiye`nin çıkarları doğrultusunda müzakere masasında zaman zaman ön plana çıkardıkları zaman zaman da geri plana attıkları başlıklar oldu.

Ocak ayından bu yana yoğunlaşan görüşmelerde biz Türkiye`nin arz güvenliğiyle alakalı böyle bir iyi niyetle bir başlık koyduk. Fakat bu şu demek değil; deniyor ki, `Yüzde 15`ten vazmıgeçtik?` Şöylesine vazgeçmedik; daha iyi bir maddeyi müzakereye koyarak, daha fazla bir kazanım elde ederek yüzde 15 başlığını çıkarttık ama Türkiye`nin arz güvenliğiyle alakalı konularda kendini garantiye alabilecek bir maddeyi oraya koyduk. O da şudur; 6 tane ortaktan bir tanesi veya 6 ortak öncelikle gaz tedarikiyle, gaz arzıyla alakalı istemeleri halinde buradan geçen gazın yüzde 50`sini alırlar. Yani yüzde 15`ten daha iyi bir kazanım elde edecek bir noktadayız.`

Türkiye`nin Nabucco olmasa da arz güvenliğini sağlayabilecek bir noktada olduğunu, Nabucco`nun kaynaklardan bir tanesi olduğunu söyleyen Yıldız, bunun doğru anlaşılmış olmasının bu proje kadar önemli olduğunu belirtti.

Yıldız, `Türkiye ister vergi başlığında isterse yüzde 15 konusunda kesinlikle istediğinden daha fazlasını almış durumdadır` dedi.

Vergi konusunda ise vergide her ortağın çıkan vergiyi beraber paylaşmasının önerildiğini anımsatan Yıldız, bunun adil olmadığını ve karşı çıktıklarını, boru hattı mesafesine göre paylaşılmasını kabul ettirdiklerini anlattı.

Yıldız, `Toplam işletme süresi içinde taşıma ücretleri hariç 4,2 milyar avroluk bir vergi tahakkuk edecek` dedi.

Önümüzdeki hafta Rusya Federasyonu ile görüşmelere başlayacaklarını belirten Yıldız, bu görüşmelerin de Nabucco gibi dikkatle izlenmesi gerektiğini vurguladı.

Yıldız, Nabucco anlaşmasının imzalanmasının ardından birçok ülkenin buraya gaz verebileceklerini açıklamaya başladığını ifade ederek, bunun da bir nevi projenin akredite edilmesinden sonra gerçekleştiğine dikkati çekti.

Bakan Yıldız, enerjide ithalat ülkesi olan Türkiye`nin kaynak arayışlarının da devam ettiğini hatırlatarak, `Şu anda biz bağımlıysak enerjide, bunun adım adım bağımsızlığa giden yolunun, ikinci adımının karşılıklı bağımlılık olduğunu söylemeliyiz. Karşılıklı bağımlılık Nabucco gibi projelerde bulunmak, burada inisiyatif almak, ön almakla beraber sağlanıyor` diye konuştu.

`FİYAT OYNAKLIĞI NEDENİYLE ÖNÜMÜZÜ NET GÖREMİYORUZ`

MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan ise, Nabucco`nun Türkiye`nin sadece Avrupa ile ilişkilerinde stratejik bir kart olmakla kalmadığını, aynı zamanda Azerbaycan, Türkmenistan, Irak ve belki Kazakistan ile olan entegrasyonun da geliştirecek bir proje olduğunu kaydetti.

Özellikle son günlerde yaşanan enerji fiyatlarındaki oynaklıkların, akaryakıtta tavan fiyat uygulamasının ardından gelen ÖTV ve fiyat artırım kararının, uzun vadede önlerini net bir şekilde görmelerine engel oluşturduğunu belirten Vardan, `Enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı olduğumuz düşünüldüğünde, bizler de enerji fiyatlarının düşürülmesi için bir bakıma elimiz ve kolumuzun bağlı olduğunu biliyor, görüyoruz. Bu nedenle kaynaklarımızı devreye sokacağına inandığımız yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili halihazırda yürütülen çalışmaları oldukça önemsiyor ve canı gönülden destekliyoruz` diye konuştu.

Toplantı, konuşmaların ardından soru-cevap bölümünde basına kapalı olarak devam etti.

TMSF, yat ve lüks otomobil satacak

TMSF`den yapılan yazılı açıklamada, 21 Temmuz 2009 tarihinde gerçekleşecek satışlarda yatın muhammen bedelinin 1 milyon 200 bin lira, 11 adet aracın toplam muhammen bedelinin ise 725 bin lira olacağı kaydedildi.

Açıklamaya göre, satışa çıkarılacak olan 27 metre boyunda, 6 metre eninde, 92,65 grostonajlı İstanbul Gemi Sicil Dairesine kayıtlı Fulia isimli yat, halen Tarabya koyunda demirli bulunuyor.

Açık artırmada yer alacak araçların 6`sı Zeytinoğlu, 2`si EGS, 1`i Garipoğlu, 1`i Bilgin, 1`i de Uzan gruplarına ait bulunuyor. Zeytinoğlu Grubundan devralınan 240 bin lira değerindeki Ferrari marka otomobil, ihalede yer alacak en yüksek muhammen bedelli araç olma özelliği taşıyor.

Bu otomobili, yine aynı gruba ait 150 bin lira değerindeki BMW marka otomobil izliyor. Satılacak diğer otomobiller Mercedes, Maserati, Nissan, BMW ve Ferrari marka araçlardan oluşuyor.

1 trilyon dolar toprak altında

Türkiye`nin yaklaşık 6 bin 500 ton olan ve parasal karşılığı 200 milyar dolar civarındaki altın potansiyelinin, işlenmesi durumunda ekonomiye kazandıracağı katma değerin 1 trilyon dolar civarında olacağı bildirildi. Altın Madencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Akdur, Türkiye`nin enerji, hammadde ve ara mal ithalatına her yıl 50 milyar dolardan fazla bedel ödediğini, kullanılan doğalgazın yüzde 97`sinin, petrolün yüzde 93`ünün, kömürün yüzde 20`sinin, altının yüzde 95`inin, bakır ve alüminyumun ise yüzde 80`inin ithal edildiğini söyledi.

DIŞA BAĞIMLILIK ARTIYOR

Türkiye`nin enerji ve maden tüketimi açısından her geçen yıl dışa bağımlılığının arttığını belirten Akdur, `İhtiyacımız olan maden ve minerallerin sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda yerli kaynaklardan temini mümkün olmasına rağmen, Türkiye kendi potansiyelini yeterince değerlendirememektedir. Türkiye yer altı kaynaklarını değerlendirmek zorundadır. Ülke olarak ihtiyacımız olan malların çoğunu ithal ediyoruz. Halbuki bunlar ülkemizde var. Aslında hiçbirini ithal etmek zorunda değiliz` dedi. Türkiye`nin sanayileşmesini sağlayacak maden üretiminde çok gerilerde olduğunu vurgulayan Akdur, `402 mil-yon ton toplam maden üretimimizin 238 milyon tonu yani yüzde 60`ı taş ocağı kapsamındaki kalker, kum, çakıl, tras, marn, kil gibi inşaat sektörünün kullandığı maden üretimidir. Bu kadar az üretimle gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapatmamız söz konusu olamaz` diye konuştu.

2011`DE 38 TONA ÇIKACAK

Akdur, şunları söyledi: `Türkiye`nin altın potansiyeli 6 bin 500 tondur. Kısa sürede bu potansiyelin 700 tonu rezerv oldu, yani yeri belli, üretime her an hazır hale getirildi. Geri kalanının yerini, arama çalışmalarına ağırlık vererek belirleyeceğiz. Potansiyel çok büyük. Ülkemizin parasal karşılığı 200 milyar dolar civarındaki altın potansiyelinin, işlenmesi durumunda ekonomiye kazandıracağı katma değer 1 trilyon dolar civarındadır.` Akdur, aramalara paralel olarak altın rezervinde artış yaşandığını vurgulayarak, `Rezerv 2008 yılında ise 700 tona ulaştı. 2011`de planlanan madenlerin üretime geçmesiyle altın üretimi 38 tona çıkacaktır` ifadelerini kullandı.

Madencilikte sorun güven eksikliği

Altın Madencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Akdur, madenlerin, ülkeler için adeta yer kabuğunda bulunan saklı bir umut olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: `Kanada`yı Kanada, Amerika`yı Amerika yapan yer altı kaynaklarını işleyebilmeleridir. Bunu ülke olarak biz de başarabiliriz, çünkü gerekli potansiyele sahibiz. Bu ülkelerin hepsi yeraltı kaynaklarını işleyerek servet birikimi elde ettiler. Servet birikiminin tek kaynağı budur. Madenciliğin en temel sorunu güven. Şirketler alacakları ruhsatların bir süre sonra iptal edilmeyeceğine güvenmek istiyor. Altın madeni açmak için, biraz abartılı şekilde Milli Eğitim Bakanlığı dışında bütün bakanlıklardan izin almanız gerekir.`

Çinli aydınlar Uygur ekonomisinin serbest bırakılmasını istedi

100`den fazla Çinli aydının ortak imzasıyla internette yayımlanan mektupta, İham Tohti`nin hayatını etnik gruplar arasındaki dostluğa ve bu gruplar arasındaki sorunların çözülmesine adayan bir Uygur aydını olduğu belirtilerek, Tohti`nin bir suçlu olarak görülmemesi gerektiği ifade edildi.

Mektupta, İlham Tohti hakkında yasal süreç başlatılması durumunda bunun şeffaflık ilkesi doğrultusunda ve özellikle Uygurların güvenini kazanarak yürütülmesi gerektiği belirtildi.

Uygurların hayatı ve görüşlerinin aktarıldığı, İlham Tohti`nin kurduğu Uighurbiz.cn adlı Çince web sitesinin, Han Çinlileriyle Uygurlar arasında önemli bir diyalog platformu haline geldiğine işaret edilen mektubu, Hanların yanı sıra diğer etnik gruplardan aydınlar da imzaladı.

Mektupta, hükümetin, 5 Temmuzda Urumçi`de, geçen yıl da Tibet Özerk Bölgesi`nin merkezi Lasa`da meydana gelen olaylarda hatası varsa bunların yansıtılması da istendi.

Web sitesinde daha önce Çin`in Sincan`daki politikalarını öven 39 yaşındaki Tohti, son aylarda eleştiri dozunu artırmıştı. Tohti, bu yılın başlarında Özgür Asya Radyosuna verdiği demeçte, Uygurların en büyük sorununun işsizlik olduğunu söylemiş ve sitesinin sansürlenmesinden yakınmıştı. Tohti, bir Fransız radyosunun kendisiyle yaptığı röportajda da Guantanamo`dan bırakılan Uygur tutuklularının Çin`e dönmemeleri uyarısında bulunmuştu.

Rus ekonomisi çin 3 ayrı senaryo

Genelde petrol varil fiyatlarına bağlı olan senaryolara göre, Rusya, 2010`dan itibaren büyümeye başlayacak. İyi, kötü ve orta olarak belirlenen senaryolara göre, bütçe açıkları da tespit edildi.

Rusya Ekonomi Bakanı Elvira Nabiullina, senaryolarla ilgili yaptığı açıklamada, `Orta yol olarak öngördüğümüz senaryoya göre 2010`da yüzde 1`lik büyüme başlayacak. 2011`de yüzde 2,6 ve 2012`de de yüzde 3,8 büyüme bekliyoruz. Petrol varil fiyatları da yıllara göre, 55 dolar, 56 dolar ve 57 dolar olarak gerçekleşecek. Bütçe açığı ise 2010`da yüzde 6,5`e gerileyecek. 2011`de yüzde 4 ve 2012`de de yüzde 3 olacak` dedi.

Kötü senaryoya göre 2010`da sadece yüzde 0,1`lik bir büyüme bekleniyor. 2011`de bu rakam yüzde 1,5`e çıkarken, 2012`de de yüzde 3,2 büyüme gerçekleşecek. Bu senaryoya göre, bütçe açığı da yıllara göre yüzde 5,5, yüzde 3 ve yüzde 2 olacak.

İyimser senaryoya göre ise petrol varil fiyatları 2010`da 60, 2011`de 70 ve 2012`de de 77 dolar olacak. Bu durumda bütçe açığı beklenmezken, ekonomik büyümede ortalama yüzde 4-5 yakalanabilecek.

Her zorlukta bir fırsat da bulunur

Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer`in girişimi ile oluşturulan Akbank Uluslararası Danışma Kurulu`nun ilk toplantısını İstanbul`da gerçekleştirdiği bildirildi. Akbank Uluslararası Danışma Kurulu Başkanı Kemal Derviş de dünya ekonomisinin son 60 yılın en zor yılını yaşadığını belirterek, en zengin ülkelerin finans sektöründe başlayan sorunların, bütün dünyayı etkilediğini ve 60 yıldır ilk kez dünya ekonomisinin bir bütün olarak küçülmesine yol açtığını kaydetti.

BİLGİ ALIŞVERİŞİ YARARLI

Derviş, `Ancak gerçekten her zorlukta bir fırsat da bulunur. Akbank Uluslararası Danışma Kurulu`nun bu ilk toplantısında, hem zorlukları hem fırsatları tartıştık. Genelde Türk bankacılık sektörü ve Akbank`ın kendisi, geçmişin deneyimlerini iyi değerlendirerek dünyadaki bu zorlu devreye güçlü olarak girdi` ifadesini kullandı. Toplantıya katılanların, hem Türk ekonomisinin hem de Türk finans sektörünün ve Akbank`ın önündeki seçenekleri gözden geçirip önerilerde bulunduğunu bildiren Derviş, çeşitli ülkelerden, değişik perspektifleri ve deneyimleri bir araya getiren bu kurulda gerçekleştirdikleri bilgi alışverişinin çok yararlı olduğuna inandığını belirtti.

TOPLANTI 2 GÜN SÜRDÜ

Akbank`tan yapılan açıklamada, eski Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı, eski Devlet Bakanı, halen Brookings Enstitüsü`nde küresel ekonomi alanında Başkan Yardımcılığı ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu üyeliği görevlerini yürüten Kemal Derviş başkanlığındaki Akbank Uluslararası Danışma Kurulu`nun, 2 gün süren toplantılarda global ekonomideki yeni eğilimleri, para ve maliye politikalarındaki ana trendleri ve bu gelişmelerin Türkiye için yarattığı fırsatları değerlendirdiği belirtildi.

İstikrarımız fayda sağladı

Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer de, Akbank Uluslararası Danışma Kurulu ile Türkiye ekonomisi ve tüm paydaşları için sürdürülebilir değer yaratmayı amaçladıklarını kaydederek, şu görüşleri dile getirdi: `Türkiye`nin en güçlü bankalarından biri olarak bu büyük gücün büyük sorumluluk getirdiği bilinciyle vizyonumuzu sadece Türkiye ile sınırlı tutmuyoruz. Global kriz ortamı Türkiye için zorluklar olduğu kadar fırsatları da barındırıyor. Türkiye`nin istikrarlı olması, dengeli olması şu anda global piyasalar için de çok önemlidir. Türkiye, çok daha az hazırlıklı yakalandığı birçok krizi yaşamış ve atlatmıştır. Türk bankacılık sektörü de son dönemdeki global ekonomik çalkantılarda dayanıklılığını ve kuvvetini göstermiştir. Türk bankacılık sektörünün sağlam konumundan dolayı önümüzdeki dönemde beklenen ekonomik toparlanmaya önemli katkı sağlayacağını düşünmekteyim. Akbank da, Türk bankacılık sektörünün lider kuruluşu olarak bu süreçte çok önemli bir rol üstlenecektir.`

ABD`de rekor bütçe açığı

ABD`de nüfusun yüzde 9,5`i işsiz

Açık önemli ölçüde, hükümetin resesyona karşı kamu harcamalarını önemli ölçüde artırması ve mali kuruluşlar için hazırlanan

kurtarma paketleriyle ilişkilendiriliyor.

Vergi gelirlerinin düşmesi ve işsizlik ödeneği alanların sayısının artmasının da açığı büyüttüğü belirtiliyor.

2007/8 mali yılının tamamında 455 milyar dolarlık bütçe açığı söz konusu olmutşu.

Bu verilerin, hükümeti sağlık ve eğitim harcamalarında kesintiye zorlayabileceğine dikkat çekiliyor.

Berkley Üniversitesi`nden Prof. Robert Reich, hükümetin daha vahim bir tabloyu önlemek için bütçe açığına katlanmak zorunda

olduğuna dikkat çekiyor.

Reich, `ABD halihazırda kapasitesinin yüzde 6`sı oranında düşük üretim yapıyor. Nüfusun yüzde 9,5`i işsiz. Yüzde 15`i de yarı

zamanlı çalışıyor.` diyor ve hükümetin açık vermekten korkarak harcama yapmaması durumunda işsizliğin daha da artacağını belirtiyor.

ABD Kongresi, ekonomide toparlanma sağlanması için 700 milyar dolarlık mali kurtarma planı ve 787 milyar dolarlık ekonomiyi

canlandırma paketini onaylamıştı.

Geçtiğimiz hafta üst düzey bir demokrat, ikinci bir ekonomiyi canlandırma paketinin değerlendirilmesi gerekebileceğini söylemişti.

ABD, küresel ekonomik kriz öncesinde de bütçe açığına sürüklenmişti.

Bunda vergi kesintileri ve Irak savaşının maliyeti büyük oranda rol oynamıştı.

Petrol fiyatları

Küresel ekonominin durumuyla ilgili kaygılar sürerken, ham petrolün varil başı fiyatı 60 doların altına düştü.

Petrol fiyatlarındaki düşüş küresel ekonominin geleceğiyle ilgili belirsizliğe bağlanıyor.

Ekonomi uzmanlarına göre, petrolün iki hafta içinde yaklaşık yüzde 20 oranında değer yitirmesi, yatırımcıların, ekonomik toparlanma

sürecinin yeterince güçlü ve uzun ömürlü olmayacağı yolundaki kaygılarına işaret ediyor.

Ekonomi Turu

* İsviçre bankası UBS`de hesabı bulunan 52 bin Amerikalı müşterinin gizli hesap kayıtlarının ABD makamlarınca talep edilmesi ile ilgili davanın seyri değişiyor. ABD adalet bakanlığı ile İsviçre bankası UBS, 14.8 milyar dolara sahip 52 bin Amerikalının vergi kaçırma olasılığına karşı kimlik ve gizli hesap bilgilerinin açıklanması konusunda çıkan hukuk kavgasını uzlaşmayla çözebilmek için Amerikan mahkemesinden süre istedi. Ortak bir dilekçeyle Miami mahkemesine başvuran taraflar, duruşmanın 2 Ağustos tarihine ertelenmesini talep ederek `iki ülke hükümetlerine sorunun çözümü için yapılan görüşmelerde ilerleme imkanı tanınmasını` istedi.

* Sağlık Bakanlığı, tüm hastanelerde `Azami Stok Miktarı` uygulaması başlattı. Buna göre artık hiçbir hastane 4 ayın üzerinde ilaç ya da tıbbi malzeme stoku bulunduramayacak. Stok fazlası oluştuğu durumlarda ise `Stok Fazlası Taşınır Modül` kullanılarak, fazla ilaçlar sisteme girilecek. Böylece bu ilaçlar diğer kurumların bilgi ve yararlanmasına sunulacak. Stok fazlası ürünlerine gelen istekleri gözardı eden sağlık kuruluşları ise Bakanlığa bildirilecek.

* Dünyada en çok robot üretimini gerçekleştiren Japonya`da, yaşanan global kriz nedeniyle robotlar işsiz kaldı. International Herald Tribune`ün haberine göre, Japon sanayi üretiminde yüzde 40 düşüş yaşanması, uzun süredir robotların çalışamamasına neden oldu. Finansal kaynak temininin zayıflaması, robot endüstrisinin gelişmesine de engel oluyor. Japonya`da üretilmesi planlanan fantastik robot projelerinden robot resepsiyonist, evcil hayvan bakıcısı robot projeleri gibi projeler krizden dolayı askıda. Projeler ekonominin iyileşmesine kadar beklemeye alındı.

* Güneydoğu Anadolu Projesinin devreye girmesiyle birlikte Türkiye`nin tarımda küresel bir güç olması bekleniyor. Yabancı yatırımcılar daha şimdiden Türkiye`de gıda üretimine yönelik yatırım için sıraya girdi. Abu Dabili Vision 3, adlı yatırım fonundan sonra şimdi de Suudi Arabistan merkezli Planet Food World, Türkiye`de tarıma 3 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıkladı. Başbakanlık Yatırım Destek Ajansı ile bir protokol imzalayan Vision 3 ise toplam 6 milyar dolarlık yatırım hedeflediklerini duyurmuştu. Suudi gazetelerinde çıkan haberlere göre Planet Food World, Türkiye`de 5 yıl içinde 20 bin tarlaya sahip olacak. Buralarda üretilip işlenen gıda maddeleri Körfez bölgesine ve Rusya`ya ihraç edilecek.

KOBİ`lere Kredi İmkanı Genişliyor

Ekonomi Koordinasyon Kurulu, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığında toplandı.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, KOBİ`lere kefalet sağlayacak Kredi Garanti kurumlarına verilecek Hazine desteğine ilişkin hazırlanan taslağın Bakanlar Kurulu`na sunulmasının kararlaştırıldığı bildirildi.

Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında ayrıca, bölgesel ve sektörel yatırım teşvik sisteminin uygulanmasına yönelik Bakanlar Kurulu Kararı Taslağının da nihai hale getirildiği belirtilerek, söz konusu taslağın Yüksek Planlama Kurulu ve Bakanlar Kurulu`nun onayına sunulmasının kararlaştırıldığı kaydedildi.

Ali Babacan başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün katıldı.

Zengin Türkler krizde ekonomi yaptı Porsche dizelle rekora koştu

GLOBAL krizde ekonomi yapmayı öğrenen Türk zenginler, dizel motorlu Cayenne ile Porsche`ye tarihi rekor kırdıracak. Doğuş Otomotiv çatısı altındaki Porsche, yılın ilk 6 ayında dizel Cayenne modelinin dopingiyle yüzde 40 büyüdü ve 11 adetlik satış rakamına ulaştı. Eylülde pazara sunulacak ilk 4 kapılı modeli Panamera`nın da desteğiyle geçen yıla göre yüzde 45 büyümeyi hedefleyen Porsche, ekonomik krizin derinlemesine yaşandığı yılda 225 adet satarak, tarihi rekora imza atacak. Türkiye ayrıca dizel Cayenne satışlarında Orta ve Doğu Avrupa`yı kapsayan 21 ülke içinde en fazla araç satan ülke unvanını da aldı. Dizel motorlu Cayenne küresel krizde Porsche için itici güç oldu. Geçen yılın toplamında 155 adet satış gerçekleşirken, bu yılın ilk 6 ayında şimdiden 111 adede ulaşıldı. 2009 sonunda 225 adetlik satış hedefleniyor.

GREY MARKET BOŞ DURMADI

Doğuş Otomotiv, grey marketi engellemek için fiyatı 2 ay önceden açıklamasına rağmen, Panamera 11 Mayıs`ta grey markette de 195 bin eurodan satışa sunuldu. Siparişle çalışan grey market, araçları 9 Eylül`den itibaren teslim edeceğini açıklıyor. Serinin en üst modeli olan Panamera Turbo çift turbo teknolojisine sahip 4.8 litrelik V8 motoruyla 500 beygir güç sağlıyor. Araç, 0`dan 100 kilometreye sadece 4.2 saniyede çıkarken, maksimum 303 kilometre hıza ulaşıyor.

Vertu`dan esinlenmiş

PORSCHE, 1 milyar dolarlık yatırımla geliştirdiği ilk 4 kapılı modeli Panamera`dan yılda 20 bin adet satmayı planlıyor. Lüks ve konforunun ön planda tutulduğu Panamera`nın ön konsolunda dünyanın en lüks cep telefonu Vertu`dan esinlenilmiş. Panamera, lüks performans serisindeki bir seri üretim otomobilde ilk kez kullanılan beş teknolojik yenilikle dikkat çekiyor.

180 bin euroluk Panamera gelmeden 5 adet satıldı

PORSCHE`NİN ilk 4 kapılı modeli Panamera eylülde satışa sunulacak. Porsche`nin ilk limuzin özelliklerine sahip otomobili Panamera, fiyatı açıklanmadan 5 adet satıldı. Panamera S 180 bin euro, Panamera 4S 194 bin euro ve Panamera Turbo 254 bin Eurodan başlayan fiyatlarla satışa sunulacak.

EKK`da kredi garanti fonu ele alınacak

Ekonomi Koordinasyon Kurulu(EKK) bugün Başbakan Yardımcısı Ali Babacan`ın başkanlığında toplanıyor. Gündemde kredi garanti fonunun daha etkin kullanımına ilişkin yasal altyapı düzenlemeleri var.

Toplantıya Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün katılacak.

Toplantıda kredi garanti fonunun küçük ve orta büyüklükteki işletmelere kefaleti için yapılacak düzenlemeler ele alınacak.

Hazine`den sağlanacak desteğe ilişkin usul ve esaslar hakkındaki bakanlar kurulu taslağına son şekli de Ekonomi Koordinasyon Kurulu`nda verilecek.

cnntürk.com

EKONOMİ VE POLİTİKA

Devlet görevini yapamaz durumda

Kriz esnasında devletlerin görevi, olağan dönemlerdekinden daha büyük olur. Zira, kapitalist sistemlerde kriz dönemlerinde özel sektör harcamalarındaki daralmanın devlet tarafından doldurulması, böylece ekonomiye canlılık getirilmesi gerekir. Nitekim, son krizde Batılı ekonomilerde devletler çok çeşitli önlemlerle kamu harcamalarını yükseltmiş ve milyarlarca doları ve avroyu piyasalara boca etmişlerdir. Bunun içindir ki, son küresel krizin yıkıcı etkisi, 1929 krizi sonrasındaki kadar derin olmamıştır. Buna rağmen, ABD`de işsizlik yüzde 9.5 oranına dek yükselmiş, Avrupa ülkeleri de aynı şekilde işsizlikle boğuşur duruma gelmiştir.

Türkiye`deki duruma bakacak olursak, özelleştirmelerle ve Merkez Bankası`nın siyasetten uzaklaştırılmasıyla(!), devletin ekonomi üzerindeki etkisi en düşük düzeye indirgenmiştir. Kriz esnasında tek çare olarak başvurulan ÖTV indirimi yanında, talebin kısılması nedeniyle KDV gelirlerindeki daralma, zaten toplanamayan gelir ve kurumlar vergileriyle sağlanan yetersiz gelirle birleşince, vergi gelirlerinde yaşanan daralma da devletin elini kolunu bağlamaktadır. Başka bir deyişle, Batı ekonomilerinde krizle şahlanan devletlere karşın, Türkiye yüzde 13.8 gibi İkinci Paylaşım Savaşı`ndan beri en yüksek oranda küçülürken devlet kılını dahi kıpırdatamamaktadır. IMF ile zaman geçirmeye çalışan hükümet, İşsizlik Fonu`ndan da medet umar konuma gelmiş durumdadır. Böyle bir çaresizliğin perdelenebilmesi için her gün yeni bir siyasi balonun patlatılması kaçınılmaz olmaktadır! Yüksek tahsilli gençlerin işsizlik sorunu ise Cumhurbaşkanı`nın bir gence iş vaadi ile geçiştirilmeye çalışılmaktadır.

Kriz esnasında zayıf konumlu bir ekonomi üç yerden kuşatılabilir. Bunlardan birincisi; sıkışan nakit ihtiyacı nedeniyle faizin yüksek düzeyde oluşması, ikincisi; değersizleşen sermaye stoklarının ucuza el değiştirmesi, yani yabancılaşması, üçüncüsü ise zor durumdaki hükümetlerin siyasal baskı altına alınmasıdır. Şu anda Türkiye böylesi bir bulanık suda su üstünde durmaya çalışmaktadır. Küresel kriz, merkez ekonomilerin reel yatırımcılarına çevresel ekonomilerde ucuza işletme kapatma avantajı, spekülasyon parazitlerine çevresel ekonomilerden yüksek faiz kazancı sağlama avantajı, siyasilerine ise çevresel devletleri siyasal egemenlikleri altına alma avantajı sağlayarak, küresel varlıkların merkezde toplanmasına olanak sağlar. Başka bir deyişle, küresel kriz ve sonrasındaki operasyonlarla merkez ekonomiler, çevre ekonomilerden ciddi kaynak çekerek avantajlı çıkabilir. İşin ilginci, yüksek faiz pahasına likit fon sağlayarak rahatladığını düşünen, yabancı reel yatırımların gelmesi ile ekonominin canlandığını sanan ve siyasilerine verilen ödüllerle bölgede güçlü olduğuna inanan çevre ülke halkları da krizi mutlu atlattıkları hayaline kapılırlar!

Türkiye`de siyasiler krizin hafif geçtiğini söylerken, fon yöneticisi sıfatıyla TV ekranlarına çıkan kişiler de `...bazı çevrelerin kızdığı IMF politikaları ile düzenlenen bankacılık sistemimizin, krizden Batılı bankalar gibi zarar görmediğini...` ifade edebilmekteler. Bazen insan, bu denli cehaletin, ancak eğitimle olası olduğunu düşünmektedir. Evet, Türkiye yüzde 13.8 oranında küçülürken, bankacılık kesimi Batıdakiler kadar zarar görmedi; bu doğru! Ancak, bunun tek nedeni IMF düzenlemesi değildir. Bir defa, Türkiye`de mortgage ve sigortacılık, ABD ve Avrupa`daki kadar yaygın olmadığı gibi, varlığa dayalı kağıt ihracı Batı`daki kadar gelişmediğinden, `asitli fon` oluşmamıştır. İkincisi ise İMKB bankaların kâr dağıtımı yapmaması yolunda bir tebliğ yayınlayarak, özellikle yabancı kökenli ve/veya yabancılarla ortak bankaların kâr dağıtım yapmasını ve büyük tutarların yurtdışına çıkmasını önlemiş oldu.

Bir devlet, gençlerine eğitim yanında çevre düzenlemesi ve huzur verme görevini yadsıyıp, fevkalade yaygın bol ağaçlıklı eski yapı okul binalarını satıp, onun parası ile mahalle aralarında veya kenar köşede beton binalar içinde tedrisat yapmaya yönelirse, artık söz bitmiştir! Bu proje, eğitimin ve ülkenin satışı projesidir!

Türkiye`nin `altın`daki servet

Altın Madencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Akdur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye`nin enerji, hammadde ve ara mal ithalatına her yıl 50 milyar dolardan fazla bedel ödediğini, kullanılan doğalgazın yüzde 97`sinin, petrolün yüzde 93`ünün, kömürün yüzde 20`sinin, altının yüzde 95`inin, bakır ve alüminyumun ise yüzde 80`inin ithal edildiğini söyledi.

Türkiye`nin enerji ve maden tüketimi açısından her geçen yıl dışa bağımlılığının arttığını belirten Akdur, ``İhtiyacımız olan maden ve minerallerin sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda yerli kaynaklardan temini mümkün olmasına rağmen, Türkiye kendi potansiyelini yeterince değerlendirememektedir. Türkiye yer altı kaynaklarını değerlendirmek zorundadır. Ülke olarak ihtiyacımız olan malların çoğunu ithal ediyoruz. Halbuki bunlar ülkemizde var. Aslında hiçbirini ithal etmek zorunda değiliz`` dedi.

Akdur, Türkiye`nin maden zenginliklerinin keşfedilmeyi beklediğini ifade ederek, şöyle devam etti:

``Avrupa`da bin 500 metre derinlikten, Güney Afrika`da 3 bin 600 metreden madenler çıkarılırken, Türkiye`de henüz ortalama 120 metrede madencilik yapılmaktadır. Ülkemizde madencilik daha, ortalama 35 kilometre kalınlığındaki yer kabuğumuzun ilk 120 metresinde yürütülmektedir. Türkiye`de petrol, doğalgaz, altın, bakır, demir, kömür var mı, yok mu? Bu soruya doğru cevap verebilmemiz için yer altı zenginliklerimizi keşfedebilmek amacıyla bugüne kadar kaç metre sondaj yaptığımıza veya risk sermayesi harcadığımıza bakıp, bu rakamların gelişmiş ülkelerle bir mukayesesini yapmamız gerekmektedir.``

-``MADENCİLİĞİ GELİŞTİRMEK İÇİN ARAMA FAALİYETLERİNİ DESTEKLEMELİYİZ``-

Türkiye`nin sanayileşmesini sağlayacak maden üretiminde çok gerilerde olduğunu vurgulayan Akdur, ``402 milyon ton toplam maden üretimimizin 238 milyon tonu yani yüzde 60`ı taş ocağı kapsamındaki kalker, kum, çakıl, tras, marn, kil gibi inşaat sektörünün kullandığı maden üretimidir. Taş ocağı kapsamındaki üretim ayrı değerlendirildiğinde Türkiye`de yılda yaklaşık 164 milyon ton maden üretimi yapılmaktadır. Türkiye`nin metalik maden üretimi sadece 16 milyon ton. Bu kadar az üretimle gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapatmamız söz konusu olamaz`` diye konuştu.

Akdur, Türkiye`nin linyit rezervinin 14 milyar ton olmasına rağmen, yıllık kömür üretiminin sadece 70 milyon ton olduğuna dikkati çekerek, ``70 milyonluk Türkiye`nin linyit üretimi 12 milyon nüfusa sahip Yunanistan kadardır. Sanayileşmenin temelinde hep madencilik üretimindeki gelişme olmuştur. Kanada`da yılda 14 milyon metre, Avustralya`da ise yılda 6,5 milyon metre maden sondajı yapılmaktadır. Türkiye`de ise 85 yılda yapılan maden sondajı 20 milyon metreyi, ancak bulmaktadır. Bir başka ifadeyle bizim 85 yılda yaptığımız maden sondajı Kanada`da 1,5 yılda yapılmaktadır. Madenciliği geliştirmek için arama faaliyetlerini desteklemek, teşvik etmek gerekmektedir`` dedi.

-``2011`DE ALTIN ÜRETİMİ 38 TONA ÇIKACAKTIR``

Ümit Akdur, Türkiye`de altın arama çalışmalarına yeterli kaynak bulunamadığını, dünyada altın madeni aramaları için yılda 5 milyar dolar risk sermayesi harcandığını belirtti.

Türkiye`de altın madeni aramalarına harcanan risk sermayesinin yılda 30 milyon dolar civarında olduğunu ifade eden Akdur, şunları söyledi:

``Dünyada metal madenlerini keşfetmek için harcanan risk sermayesinin sadece binde 6`sı Türkiye`de harcanmaktadır. Türkiye`nin altın potansiyeli 6 bin 500 tondur. Kısa sürede bu potansiyelin 700 tonu rezerv oldu, yani yeri belli, üretime her an hazır hale getirildi. Geri kalanının yerini, arama çalışmalarına ağırlık vererek belirleyeceğiz. Aramalar devam ettikçe bu rakam artacaktır. Potansiyel çok büyük. Potansiyele bir de harcanan paraya bakınca devede kulak misali kalıyor, işte tamda sorunumuz bu. Ülkemizin parasal karşılığı 200 milyar dolar civarındaki altın potansiyelinin, işlenmesi durumunda ekonomiye kazandıracağı katma değer 1 trilyon dolar civarındadır.``

Akdur, aramalara paralel olarak altın rezervinde artış yaşandığını vurgulayarak, ``Rezerv 1990 yılında 16 ton iken 2000`de 340 tona, 2008 yılında ise 700 tona ulaşmıştır. Türkiye`nin 2000 yılında altın üretimi yokken 2001 yılında bu rakam 1.4 tona, 2008 yılında 11 tona ulaştı. 2009 yılı sonu için öngörümüz 16 tondur. 2011`de planlanan madenlerin üretime geçmesiyle altın üretimi 38 tona çıkacaktır`` diye konuştu.

Çin, Avustralya, Güney Afrika, Rusya, ABD ve Kanada`nın, dünya altın üretimindeki payının yüzde 54 olduğunu anlatan Akdur, ``Altın tüketiminde ise Hindistan, Çin, ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan ilk 5 sırayı paylaşıyor. Bu 5 ülkenin altın tüketimindeki payı, yüzde 74 seviyesinde. Türkiye altın üreten ilk 5 ülke içinde değil, ama tüketen 5 ülke içinde. Yıllık 6-7 milyar dolar sadece altın ithalatına harcıyoruz. Doğalgaza ödediğimiz rakama yakın bir rakamı altına ödüyoruz. Niye ödüyoruz? Halbuki topraklarımızda var. Bu rezervlerimiz potansiyele dönüşünce altına 6-7 milyar doları ödeyen değil, ihraç eden ülke olacağız`` dedi.

-``MADENCİLİĞİN EN TEMEL SORUNU GÜVEN``-

Akdur, madenlerin, ülkeler için adeta yer kabuğunda bulunan saklı bir umut olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

``Kanada`yı Kanada, Amerika`yı Amerika yapan yer altı kaynaklarını işleyebilmeleridir. Bunu ülke olarak biz de başarabiliriz, çünkü gerekli potansiyele sahibiz. Bu ülkelerin hepsi yer altı kaynaklarını işleyerek servet birikimi elde ettiler. Servet birikiminin tek kaynağı budur. Maden ürünü ihraç ettiğinizde yüzde 100`ü ekonomiye katma değer olarak giriyor. Madenciliğin en temel sorunu güven. Şirketler alacakları ruhsatların bir süre sonra iptal edilmeyeceğine güvenmek istiyor. Altın madeni açmak için, biraz abartılı şekilde Milli Eğitim Bakanlığı dışında bütün bakanlıklardan izin almanız gerekir.``

Madencilik faaliyetlerinin sürekli ilgili kurumlarca denetlendiğini, sivil toplum örgütlerinin de sürekli denetleme yetkisine sahip olduklarını belirten Ümit Akdur, şunları kaydetti:

``Madencilik kalıcı bir faaliyet değil. O alanda madencilik öncesi, sırasında ve sonrasındaki durum önemli. Ruhsat alırken yönetmelik gereği, madencilik faaliyeti tamamlanınca orada nasıl bir rehabilitasyon çalışması yapacağınıza dair proje vermek ve sonrasında bunu uygulamak zorundasınız. Hepimiz çevre standartlarına harfiyen uymak durumundayız. Çevreye, insan sağlığına tam itinayla uyuyoruz. Türkiye`de madencilik alanında yatırım ortamını iyileştirmemiz gerekiyor. Hem yerli hem de yabancı sermayeyi madenciliğin içine çekmek istiyorsak, yatırım ortamını güvenli hale getirmemiz birinci şart.``

aa

Türk öğrencilerden Avrupa`nın en ekonomik aracı

Öğrenciler, Uluslararası Çevreci Araç yarışmasında Avustralya`daki 3000 km`lik parkuru sadece 3 litre hidrojen tüketerek geçmek istiyor.

Popsci.com isimli sitede yer alan habere göre, karbon fiber kafesten oluştuğu için çok hafif bir araç olan Sahimo sadece 110 kg. öğrenciler, yapılacak geliştirilme çalışmalarıyla ve özel ekipmanlarla 1000 km`de 1 litre tüketir hale getirmek için çalışıyorlar. Sahimo`nun tek problemiyse ucuz olmaması. 170 bin dolar değerindeki aracın üretimi de uzun bir süre alıyor. Bu nedenle öğrenciler, aracı Ekim ayındaki yarıştan önce geliştirebilmek için sponsor arıyorlar.

Daha önce Shell`in düzenlediği Eco Marathon yarışmasında üçüncü olan Sahimo, Sakarya Üniversitesi öğrencileri tarafından geliştirildi. Bu yıl geliştirilen araç artık 1 litre hidrojen ile 568 km yol yapabiliyor. Bu nedenle, Avrupa`nın en ekonomik aracı olarak gösteriliyor. (Popüler Gazete)

İkinci el otomobil alırken bunlara dikkat!

Tatil dönemi ile hareketliliğin arttığı ikinci el otomobil piyasasında, haksız kazanç elde etmek isteyenlerin araçların kilometre göstergesine müdahalede bulunularak rakamları düşürerek yanıltma olasılığı karşısında tüketiciler uyarıldı.

Yaz tatiline kendisine ait otomobille gitmek isteyen vatandaşların talepleri sayesinde uzun süredir durgunluk yaşayan ikinci el piyasasında canlanma gözlendi.

İkinci el satışının yapıldığı galeriler ile ``oto pazarları`nda, her bütçeye uygun araç bulunurken müşterilerin bütçesine göre de çeşitli seçenekler sunuluyor. Ancak, uzmanlar tüketicileri olası sorunlarla karşılaşmamaları ve araç konusunda aldatılmamalara karşı uyarıyorlar.

Çukurova Üniversitesi(ÇÜ) Mühendislik Mimarlık Fakültesi Otomotiv Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ikinci el otomobil alırken dikkatli davranılması gereken en önemli konulardan birinin aracın yaptığı kilometre olduğunu söyledi.

Yeni nesil otomobillerde kilometre göstergelerinin genellikle dijital olduğunu anımsatan Aydın, bunların ``bu alanda adeta uzman olan kişilerce`` kısa süreli işlemle kolayca rakamların ``istenilen seviyeye`` düşürülebildiğini bildirdi.

Bu işlemle alıcının yanıltılmasının, daha ucuz bedel konulması gereken aracın yüksek fiyattan satılmasının amaçlandığını anlatan Aydın, şöyle konuştu:

``Araçlarda bulunan ve kilometreyi gösteren eprom kiti, bu amaçla kullanılan okuyucular sayesinde kolayca değiştiriliyor. Değiştirilen kilometreyi ise anlamak neredeyse imkansız.

Bu kapsamda öncelikli olarak araç servis bakımlı ise servisten son bakımdaki kilometresi istenerek kontrol edilebilir. Bunun yanında kuşkuları ortadan kaldırmak için vites topuzu, debriyaj pedalı ve direksiyon simidi de yol gösterici olabilir. 30-40 bin kilometrede bu donanımlar kolay kolay aşınmaz. Araç bu kilometrede ve bunlar aşınmışsa büyük ihtimalle kilometre ile oynanmıştır. Aracın yıpranmışlığı da kilometrenin tespiti için belirleyici bir özelliktir. Yapılacak 20-30 kilometrelik bir test sürüşü ile de aracın amortisörleri, fren ve debriyaj balatalarının durumu anlaşılabilir.``

Uzun yıllardır araç kullanan bir kişinin bu tür denemelerle eksiklikleri rahatça anlayabileceğini belirten Aydın, tüketicilere mağdur olmamaları için mutlaka iyi bir ekspertize başvurmalarını önerdi.

Uzman tarafından yapılacak kontrolün araç hakkında sağlıklı sonuçları ortaya koyacağını bildiren Aydın, ``200-300 liralık bir ekspertiz ücreti için sonuçları pahalı olacak araçları almayın`` dedi.

Aydın, bazı otomobillerde kilometre saatlerinin 100 binden sonra sıfırladığını da anımsattı.

BOYA KALINLIĞI VE KAPORTADA KAMUFLAJ

Aydın, kilometre bakımının yanında araçların darbe, boya, lastik kontrollerinin de yapılması gerektiğini anlattı.

Araçta boya olup olmadığının üzerindeki boya kalınlığından anlaşılabileceğini belirten Aydın, kaportayı incelerken, parçaların montajında kullanılan somunların değişip değişmediğinin kontrol edilmesi, ayrıca çürük yerlerin fiberglas veya macunla kamufle edilmesi olasılığının da dikkate alınmasını istedi.

Aydın, aracın çalıntı olup olmadığını anlamak için ise ruhsattaki bilgilerle şase ve motor numaralarının karşılaştırılması konusunun da ihmal edilmemesi gerektiğini bildirdi.

IMF: Türkiye krizden etkilendi

ULUSLARARASI Para Fonu(IMF), Türkiye`nin, diğer ülkeler gibi küresel krizden etkilendiğini, ancak Türk ekonomisinin, küresel krize karşı dayanıklılık ve esneklik gösterdiğini bildirdi.

IMF`nin son hazırladığı analizden derlenen bilgiye göre, Türkiye, daha önce gerçekleştirdiği reformlar sonucunda, ekonomik şoklara karşı daha esnek bir yapıya kavuştu. Analizde, ekonomisi dışa açık hiçbir ülkenin kaçamadığı gibi Türkiye`nin de bu krizden etkilendiği kaydedildi. IMF analizinde, Türkiye`nin uluslar arası ekonomik faaliyetlerde ve gruplarda etkin bir şekilde yer aldığına dikkat çekildi. Analizde, Türkiye`nin, önemi her geçen gün artan ve sanayileşmiş ülkeler, uluslar arası kuruluşlar ve yükselen piyasaların yer aldığı G-20`nin en önemli üyelerinden birisi olduğu vurgulandı. IMF analizinde, Türkiye`nin Sonbaharda, son 60 yılın en büyük küresel ekonomik krizinin ortasında, dünyanın en önemli ekonomik toplantılarından birine ev sahipliği yapacağı belirtildi. 1930 dünya ekonomik buhranından buyana ki en büyük krizin devam ettiği ve bu krizden çıkma arayışlarının bulunduğu böylesine tarihî bir dönemde İstanbul`da IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarının gerçekleştirileceği ifade edildi.

Çinliler bu kez taklit konusunda çok fazla abarttı

Giyim malzemelerinden elektroniğe, otomobilden motosiklete kadar her türlü ürünü taklit eden Çinliler bu kez sınıf atladı! Türkiye`nin yurtdışında en çok mağazası olan dev çocuk zinciri Wenice Kids Çinlilerin son kurbanı oldu.

Hürriyet Gazetesi`nin haberine göre Çin`in başkenti Pekin`de yer alan Jitan adlı bir alışveriş merkezinde Wenice Kids mağazası açıldı. Logosundan iç dekorasyonuna kadar herşeyi Türkiye`deki Wenice Kids`lerle aynı olan mağazadaki ürünlerin etiketi de Wenice.

Üstelik bu kaçak mağazanın sahipleri perakende satışın yanında toptan satış yapıp yurtdışına Wenice markasıyla ihracat da yapıyor. Mağazadaki fiyatlar ise Türkiye`dekilerden neredeyse iki kat daha fazla.

BAŞKA MAĞAZALAR DA OLABİLİR

Bir müşterileri vasıtası ile öğrendikleri bu durumun kendilerini çok şaşırttığını belirten Wenice Kids İcra Kurulu Başkanı Oktay Özdemir, `Daha önce ürünlerimizi devamlı taklit ediorlardı. Ancak bu kez komple mağazamızı taklit etmişler` dedi.

Konu ile ilgili olarak pazartesi günü tüm yasal girişimleri yapacaklarını anlatan Özdemir, Çinlilerin kaçak mağaza ile ihracat da yaptıklarını ve özellikle Rusya çocuk tekstili pazarını bu yolla ele geçirmek istediklerine dikkat çekti. Özdemir şöyle devam etti:

`Mağazadaki tüm ürünler bizim koleksiyonumuza ait. Üzerlerinde de Wenice etiketi var. Şimdilik bir mağaza tespit ettik ama başka mağazaların da olabileceğinden şüphe ediyoruz. Yasal haklarımızı sonuna kadar kullanacağız, Çin`de marka tescilimiz var.`

Kendilerinin dünya çapında 400`e yakın mağazaları olduğunu ve tamamen yerli üretim yaptıklarının altını çizen Özdemir, Çin`de yaptırılan üretime tamamen karşı olduklarını da vurguladı.

`Modern haramlar` listesi çıktı

Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Bahattin Akbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları arasında yer alan `Sahtecilik` isimli bir kitap kaleme aldı. Sahtecilikten elde edilen kazancın haram olduğunun altını çizen Akbaş, modern dünyanın haramlarını sıraladı.

Akbaş kitabında korsan DVD basıp satmanın, sahte yeşil kart düzenlemenin, kredi kartlarını kopyalamanın, ölen babanın emekli maaşını almak için kadınların boşanmasının, öğrencilerin kopya çekmelerinin ve ünlü markaların çakmalarını yapmanın sahtecilik olduğunu kaydetti.

Dr. Akbaş`ın kitabındaki listesine göre örneğin basın `çakma` çantalarıyla konu olan magazin karakterleri harama düşüyor. Ya da `intihal` makaleler yayınlayan bilim insanları, Allah katında `haram` işliyor. Dr. Altınbaş`ın önerilerine ise en çok sanatçılar sevinecek, çünkü başkasının emeğine haksızlık olduğu için Dr. Altınbaş, korsan DVD, CD, kitap basmak, izlemek ve okumanın da haram olduğunu söylüyor. Dr. Altınbaş`ın kitabındaki tespitler şöyle:

Sahtecilik suçları ülkemiz ve insanlarımız açısından gün geçtikçe katlanarak artan önemli bir ahlaki sorun olarak yerini almaktadır. Sorunun sadece cezai tedbirlerle ortadan kaldırılması ve çözülmesi de mümkün gözükmemektedir. Ailelere, toplumu oluşturan bütün kişi ve kuruluşlara, eğitim kurumlarına bu konuda önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. İnsanların kamu düzenini bozacak davranışlardan uzak durarak, kanunlara ve genel ahlak kurallarına saygılı bir biçimde hayatlarını devam ettirmeleri gerektiği bilinci kazandırılmalıdır.

İLMİ KORSANLIK

Bir başkasına ait bir fikir, buluş, araştırma sonuçlarının kitapların tümünün ya da bir kısmının kaynak gösterilmeden istemli olarak kopya edilmesi ya da tercüme edilerek yayınlanması ve kendi üretimi gibi gösterilmesi; aşırma, intihal ve ilmi korsanlık olarak ifade edilir. Bu alanda bir diğer sahte ve etik dışı davranış biçimi ise öğrencilikte kopyacılıktır. Ödevlerde, sınavlarda, projelerde, raporlarda başkasının çalışmasını kendi eseriymiş gibi göstermek eğitimde hak edilmeyen bir ilerleme sağlamaktadır.

HAKSIZ KAZANÇ

Kalpazanlık denilen sahte para basmak, korsan kitap, kaset, CD, DVD, VCD basıp satmak başkalarının isim hakkını kullanmak, sahte marka, mühür, damga, vize, yeşil kart, sağlık karnesi, otobüs bileti, tablo, başkalarına ait kredi kartlarını kopyalamak ve bunları kendisininmiş gibi kullanmak sahtekarlıktan başka birşey değildir. Bütün bunların içerisinde hem yalan beyan hem de haksız ve haram kazanç vardır.

Volkan YANARDAĞ/AKŞAM

Dardanel krize rağmen 500 yeni işçi alacak

Dardanel`in Yönetim Kurulu Başkanı Niyazi Önen, ekonomik krize rağmen tam kapasite çalışmaya devam edip ek 500 işçi almayı planladıklarını söyledi.

Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanlığı görevini de yürüten Önen, krizin, `ekonomi savaşının neferleri` olarak nitelediği işçilerle birlikte aşılacağını savundu.

Önen, şöyle konuştu:

`Dardanel`in bir marka haline gelmesinde emeği büyük olan işçilere verilecek iş imkanı ile sektörün içinde bulunduğu krizi aşacağına inancım tam. Bu nedenle, kriz döneminde birçok fabrika kapılarına kilit vurup işçi çıkarırken, biz üretime hız veren bir atılımı tercih ettik. Dardanel, Çanakkale`de tam kapasite çalışıp önümüzdeki 3 ay içinde ek 500 işçi almayı hedefliyor. Dardanel iş gücüyle krize meydan okuyacak.`

KÖPRÜ VE OTOYOLLARDAN 235,6 MİLYON LİRA GELİR

ANKARA - İstanbul Boğazı köprüleri ile işletmedeki paralı otoyollardan, bu yılın Haziran ayı sonu itibariyle 235 milyon 683 bin 643 lira geçiş ücreti elde edildi.

Karayolları Genel Müdürlüğünün son verilerine göre yılın ilk altı ayında, İstanbul Boğazı köprülerinden 76 milyon 24 bin 567 lira gelir elde edildi. Söz konusu önemde köprülerden çift yönlü olarak 71 milyon 962 bin 866 araç geçiş yaptı.

Aynı dönemde işletmedeki 6 paralı otoyoldan ise 159 milyon 459 bin 066 lira gelir sağlandı. 2009 yılı Haziran sonu itibariyle paralı otoyollardan ise 79 milyon 955 bin 271 bin araç geçiş yaptı.

General iflastan çıkıyor, logo yeşile dönüyor

Haziran ayı başında imzalanan iflas koruma anlaşmasıyla 2-3 ay içinde krizden çıkma garantisi veren Amerikan General Motors(GM) beklendiğinden çok daha kısa bir sürede kendisini kurtarmayı başardı.

40 günlük bir sürenin ardından iflas koruma sürecinden çıkan 101 yıllık ABD`li otomotiv devi, 172.8 milyar dolarlık borcuna yenik düşerek, otomotivde tarihin en büyük iflas koruma başvurusuna imza atmıştı. Yeni firmanın en büyük pay sahibi ise yüzde 61 ile Amerikan hükümeti olacak. Geriye kalan hisseler ise Birleşmiş Otomotiv Çalışanları (UAW), Kanada ve Ontario hükümeti ile GM`in önceki bono tutucuları arasında paylaşılacak. Yenilenmenin ardından büyük bir değişime imza attıklarını göstermek isteyen GM yöneticileri, markanın logosundaki mavi zemini de yeşile çevirmeyi planlıyor. Hükümetin desteği ile yeniden hayat bulan GM, 17 Temmuz`da `Yeni` GM olarak yoluna devam edecek. GM`in yeni CEO`su Edward Whitacre, firmanın iş aktivitelerinden sorumlu kişi olarak anılacak. GM`in ağırlıklı olarak hükümet tarafından sahiplenecek olması, büyük üreticinin kulislerde `Government Motors` adıyla anılmasına neden oluyor.

Hürriyet

Maliye, gurbetçi parası için ikna turuna çıkıyor

Gelir İdaresi Başkanlığı, tanıtım hazırlıklarına başladı. Gurbetçinin parasını Türkiye`ye çekme ve yastık altı birikimi ekonomiye kazandırmayı amaçlayan düzenlemede öncelik yurtiçine verilecek. Önümüzdeki aydan itibaren de özel ekip yurtdışı tanıtıma başlayacak.

Almanya başta olmak üzere Türk vatandaşlarının yoğun olarak yaşadıkları şehirlerde gurbetçinin kapısı çalınacak ve birikimlerin anavatana aktarılması istenecek. Varlık Barışı para, döviz, altın ve menkul kıymet gibi varlıkların düşük bir vergiyle ekonomiye kazandırılmasını amaçlıyor. İkinci Varlık Barışı`nın uygulama süresi 30 Eylül 2009`a kadar uzatıldı. Süresi 2 Mart`ta dolan ilk uygulamada gerekli tanıtımın yapılamadığına dikkat çeken yetkililer, hedeflerinin 20 milyar liranın üzerine çıkmak olduğunu aktardı

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile temasa geçerek Varlık Barışı`nı patronlara anlatmayı hedefleyen İdare, ülke genelinde muhasebeciler ve diğer sivil toplum kuruluşları ile de bir araya gelerek düzenlemenin faydalarını anlatacak. Vergi dairesi başkanlıkları bünyesinde bilgilendirme toplantıları düzenlenecek. Tanıtım atağının ardından ihtiyaç olması halinde mektup uygulamasına geçilecek. Vatandaşı ikna edebilmek için `Yastık altında bulunan paranızı ülke ekonomisine kazandırın, herhangi bir vergi incelemesi yapmayacağız` mektubu gönderilecek.

ERCAN BAYSAL/ZAMAN

Buffett: Zenginlik için mutlaka diplomaya gerek yok

Dünyanın en zengin yatırımcısı Warren Buffett, hem kendi zenginliğinin sırlarını hem de zengin olmak isteyenlere tavsiyelerini açıkladı.

Buffett sadece zenginlerin değil, ortalama vatandaşın da parasını korumak için yatırım araçlarına ihtiyacı olduğunu belirterek üç temel uyarıda bulundu.

Buffett, kendisiyle yapılan bir röportajda açıkladığı üç maddelik tavsiyesinde şunların altını çizdi:

1) Bir ürün (hisse-hazine kağıdı-ne olursa) gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsa, muhtemelen gerçek değildir.

2) Birisi size bir şey satmaya çalıştığında, onun satıştan ne kadar kazanacağına hep dikkat edin.

3) Kaldıraçlardan uzak durun. Bilmediğiniz işlere yatırım yapmayın.

DİPLOMASIZ DA OLUR

Buffett`ın çok önemli çıkarımlarından biri ise iyi bir kariyer ve zenginliğin iyi bir okuldan mezun olmaya bağlı olduğu yolundaki görüşe dönüktü:

`Zengin ya da başarılı olmak için gereken mutlaka bir üniversite diploması değil, öğrenmenin değerini algılayabilmektir.`

Buffett, ayrıca `Tek başına yatırım kararı almak yapabileceğiniz en iyi şeydir. Böylece kendi fırsatlarınızı yaratabilirsiniz. Öyle bir yetenektir ki, kimse sizden alamaz onu. Ekonomiler çökebilir, her şey batabilir, dolar değer kaybedebilir. Ama kendi yatırımcılık yeteneğinizi keşfetmiş ve geliştirmişseniz fırsatlarınızın sayısını hep artırma şansınız vardır. Müthiş bir entellektüel sermayeye sahipsiniz demektir` dedi.

BRİÇ ÖRNEKLERİ

Buffett, en iyi oynadığı oyun olan briçten de örnekler vererek, `Briçte herkes kendi eşi ya da karşısındakinin hareketlerinden çıkarımlar yapar. Eğer eşinizle uyumlu çalışmazsanız asla kazanan bir takım olamazsınız. Yatırım yapıyorsanız çok iyi bir ekiple ve çok iyi araştırarak yapmanız gerekir. Geçmişte bir şeyi iyi yapmış olmanız, sürekli iyi yapacağınız anlamına gelmez` diye konuştu.

Yakıt üretimi günlük 235 milyon varile yükseldi

Mehr haber ajansı muhabirine konuşan Gulamhuseyin Nozari, İran`ın petrol sanayi gelişimi hakkında açıklamada bulunarak, mevcut dokuz petrol rafinesindeki ham petrol rafine işlemleri dördüncü gelişme programının ilk dört yılında ön görülen üetim oranından daha yüksek olduğunu ifade etti.

Gulamhuseyin Nozari, rafine fabrikaların gelişimi ve iyileştirme programı çerçevesinde beş asıl petrol ürünlerinin üretimi 20 Mart`a kadar günlük 235 milyon varile yükseldiğinin bilgisini vererek, `Gelişme programında ön görülen üreim kapastesi beklenenden yüzde 103 oranla artış göstermiştir`dedi.

Dördüncü kalkınma programının ilk dört yılında ülke çapında uygulanan akıllı yakıt ağı sistemine değinen Nozari, bu program çerçevesinde 2007 yılında ondan önceki yıla nazaran 10 milyon litre benzin tüketiminde tasarruf sağlandığını belirtti.

Nozari ayrıca, bu programın getirilerini sayarak, benzin ithalatında dövizde tasarruf sağlandığını, kaçakçılığın önüne geçildiğini, bilgisayar alt yapıları oluşturulduğunu ve araçların tüm bigileri bir elde toplandığını vurguladı.

Toroslarda keçi azalınca peyniri kıymete bindi

Keçi azalınca sütü kıymete bindi

Mersin`in Arslanköy Beldesi yakınlarında 2 bin metre yükseklikte yaylaya çıkan Yörükler, keçi sütünden yapılan peynire rağbetin arttığını söyledi. Dümbelek mevkisinde ailesi ile yaylaya çıkan Kadir Cengiz, keçi peynirinin fiyatının bu yıl 8 TL`ye kadar yükseldiğini söyledi. Önceki yıllarda keçi peynirinin bu kadar para etmediğini anlatan Cengiz, `Ormanların artmasıyla keçileri otlatacak alan kalmadığı için birçok Yörük sürüsünü sattı. Keçilerin azalması peynir üretimine de olumsuz yansıdı. Fiyatlar yükselmeye başladı.` dedi. Keçilerin sütünü sağarken Cihan muhabirine konuşan Sebahat Cengiz ise keçi sütünden yapılan peynirin lezzetinin çok güzel olduğunu anlattı. Cengiz, yaylada en çok su sorunu yaşadıklarını belirten Cengiz, `Bu zorluklarına rağmen yayla güzel. Torunlarımla beraber yayla yapmanın zevkini çıkarıyoruz.` dedi.(CİHAN)

Çin Malını Boykot Tartışması

Uygur Türklerine yönelik vahşet Çin mallarını boykot tartışmalarını başlattı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği`nden (TOBB) konuyla ilgili `devletin alacağı kararları sonuna kadar uygularız` açıklaması geldi.

Başkan Rıfat Hisarcıklıoğlu yaptığı açıklamada, Uygur Türkleri`ne yapılanları tasvip etmelerinin mümkün olmadığını belriterek, `72 milyon Türk halkı olarak bunu kabul edilemez buluyoruz` dedi.

Hisarcıklıoğlu, Çin mallarıyla ilgili boykot çağrılarını ise `Devletimizin Çin malları ile ilgili alacağı her türlü kararı tam destekleyecegiz, sonuna kadar uygulayacağız` sözleriyle değerlendirdi.

`Turkcell`li aynı fiyata 3G otobanında

Türkiye cep telefonundan hızlı internete bağlanmayı sağlayacak 3G teknolojisine geçmek için gün sayarken, Turkcell abonelerinin yaklaşık aynı fiyata bu hizmetten yararlanacakları belirtildi. 30 Temmuz`da 3G teknolojisinin başlayacağını söyleyen Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, yeni sistemi radyodan televizyona geçmek gibi olduğunu ve cepten internete bağlanmanın otoban hızında olacağını söyledi. 3G`li hayat başladığında cep telefonundan internete bağlanmanın 140 kata kadar yükseleceğini ifade eden Ciliv, bir soru üzerine, eski abonelerin yaklaşık bugünkü fiyatlarla yeni teknolojiden yararlanacağını söyledi.

İHALEDE DE 3G GEREKİYOR

İlk gün Türkiye`nin tüm vilayetlerinde hizmetin aynı anda başlayacağını da vurgulayan Ciliv, cep telefonundan görüntülü internete bağlanmanın önemini anlattı: “Eğer helikopter kazası sırasında 3G teknolojisi olsaydı, İsmail Güneş bugün hayatta olabilirdi. Telefonla konuşmak yerine etrafına kamerayı tutsaydı yeri çok çabuk tespit edilecek ve belki ölmeden önce kurtarılacaktı. Ya da bir ihaledesiniz, hemen cebinizden internete girip yeni bilgiler alabileceksiniz. Türkiye`de yeni bir dönem başlayacak.

Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, dünyada 4 milyar SIM Card olduğunu bunun bu 4 milyar insanın birbirine bağlı olduğu anlamına geldiğini belirterek, uzun bir uçak seyahatinde okuduğu makalede dünya sağlığıyla ilgili vurgulanan 3 ana gelişim kanalından birinin doğru bilgilerin hızlı bir şekilde insanlara aktarılması açısından mobil iletişim olduğunu gördüğünü ifade etti.

Şapkalarımızı yapabilirsiniz

Piyasada Turkcell şapkası ve bebeklerinin bol miktarda korsanının olduğunun söylenmesi üzerine Ciliv, “Ne kadar güzel. Bizim parayla yapıp bedava dağıttığımız ürünleri birileri yapıyor ve parayla satıyor. Bize destek oluyorlar işte. Bizden hiç korkmasınlar. Bu bizim için bedava tanıtımâ€� diye espri yaptı. 3G cihazlarının kriz yılında piyasada önemli bir canlılık sağlayacağını ve bayileri rahatlatacağını sözlerine ekleyen Ciliv, “Turkcell kriz ortasında bile yatırımlarını devam ettiriyor. Bu yıl yatırımlarımız 2 milyar TL`ye ulaşacak. Geçen yılki rakamın iki katına çıktık. Piyasada itici bir güç olduk. Zor bir yılda bunun piyasaya ciddi katkısı olduâ€� dedi.

3`üncü nesil savaş arena hazır

GSM operatörleri üçüncü nesil yarışı için geri sayıma geçti. 30 Temmuz`da devreye girecek olan 3G için 3.5 milyar dolarlık yatırım yapan Turkcell, Vodafone ve Avea reklam kampanyalarına başlamışlardı.

Birbiri ardına reklam çalışmalarına hız veren operatörlerin hedefinde ise gençler var. Sadece Turkcell ilk etapta 3G`ye uyumlu telefonu olan 3 milyon abonesine ulaşmayı planlıyor.

Elektronik cihazların uzaktan çalıştırılması, görüntülü konuşma, ev ve iş yerlerinin uzaktan takibi ve eğlencenin kişinin bulunduğu yere taşınmasına kadar hayatın her alanına girecek olan 3G`nin sadece GSM sektöründe değil diğer sektörlerde de farklı bir akım yaratması bekleniyor. Bunun için beyaz eşya üreticileri bile harekete geçmiş durumda.

`3G için süper heyecanlıyız` diyen Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, yeni bir dönemin kapısının açılacağını söylüyor. Mobil İletişim Araçları ve Bilgi Teknolojileri İş Adamları Derneği(MOBİSAD) Yönetim Kurulu Üyesi Temel Özgül, `Rekabet yeniden şekillenecek.

Yeniliği hayata en iyi uyduran kazanacak. 3G sayesinde buzdolabındaki yumurta sayısını bile eve gelmeden göreceğiz` diyor. Şimdilik kamuoyunda `görüntülü konuşma` ile öne çıkan 3G`nin bu özelliği aslında buzdağının suyun üzerine kalan kısmı. Sim kartın kullanım alanlarının artması iş dünyasına da yepyeni yatırım fırsatlarının kapısını aralayacak gibi görünüyor.

81 ilde aynı anda başlayacağız

3G ile yeni bir dönem başladığını, bunu çok önemsediklerini belirten Ciliv, ilk hedeflerinin sayıları 3 milyonu bulan telefonu 3G uyumlu telefona sahip aboneler olduğunu söylüyor. Ciliv, `Arkasından da 3G`li olmayanlar için kampanyaları harekete geçireceğiz` diyor.

Babasının 65 yaşından sonra bilgisayar dersi aldığını ve internette dünyanın farkı noktalarındaki arkadaşlarıyla briç oynayıp sohbet ettiğini söyleyen Ciliv, 3G`yi 81 il merkezinde aynı anda başlatacaklarını kaydediyor. Kriz döneminde yeni dev yatırımlara imkân sağladığı için de 3G`nin ayrı bir öneme sahip olduğunu anlatan Ciliv, `3G söz konusu olmasaydı bu krizde böyle bir yatırıma kalkışmazdık` diye konuşuyor.

3G şebekesini saniyede 21 megabit hız imkânı veren HSPA olarak tanımlanan en son 3G teknolojisi ile kuran Turkcell, 3G şebekesindeki ana tedarikçileri Ericsson ile 3G`nin gelecek mobil teknolojisi olan LTE için de şimdiden anlaşma yaptı.

Yeni dönem hayatı kolaylaştıracak

MOBİSAD Yönetim Kurulu Üyesi Temel Özgül, operatörlerin bu teknolojiyi çok iyi anlatması gerektiğini yoksa yatırımların boşa gidebileceğini söylüyor. Özgül, `Bütün iş operatörlerde bitiyor. Operatörler verecekleri servisleri iyi anlatabilmeli. Yoksa insanlar yenilikleri sevseler bile başta çekinerek yaklaşacaklardır. İnsanlar bu teknolojinin faydalarını anlarlarsa sirkülasyon başlar.

Yoksa hiç bir şey olmaz` diyor. Sim kartların dünyasının çok önemli yenilikler vaadettiğini söyleyen Özgül çarpıcı bir örnek veriyor: `Mesela bu teknolojiyle üretilecek sim kartlı buzdolaplarıyla cep telefonunuzdan dolapta kaç yumurta kaldığını eve gelmeden göreceksiniz. Böylece `acaba evde yumurta kalmış mıydı` diye düşünmeyeceksiniz. Hayatı kolaylaştıracak bu ve benzeri çok önemli açılımlara gebe.

` Şu anda sadece görüntülü konuşmanın ön plana çıktığını belirten Özgül, ilerde çok daha büyük açılımların olduğuna dikkat çekiyor. Türk Telekom`un verdiği ADSL hizmetinden çok daha hızlı olacağı için de büyük bir açılım olacağını söyleyen Özgül, `Yanınızda her yere taşıyacağınız bir kutuyla internete her yerden wireless la bağlanma olanağınız olacak. ADSL geçersiz bir hizmet olacak` diyor.

İş dünyasına yeni fırsatlar doğacak

3G kullanımıyla iş dünyasının şekilleneceğini belirten Temel Özgül, `Yeni ürünler işin içine girecek. Operatörlerle anlaşıp sim kartlı ürünler yapmak gibi fırsatlar doğacak` diyor. İş dünyasına hız ve verimlilik sağlayan hızlı mobil internet ve mobil e-posta gibi uygulamalar 3G ile birlikte geliyor. Bankacılık, medya, sanayi, tarım ve ticaret gibi sektörler, hızlı mobil iletişim sayesinde hem zamandan hem de işgücünden tasarruf etmiş olacak.

GÖRÜNTÜLÜ KONUŞMA GERÇEK OLUYOR

* Görüntülü konuşma gerçek olacak, televizyon izlenebilecek.

* Mobil ortam üzerinden yeni iş modelleri gündeme gelecek ve bir pazarlama aracı olacak.

* Hastalara uzaktan teşhis, takip gibi sağlık sektörüne yönelik gelişmeler yaşanacak.

* Hastaneye gitmeden röntgen, tahlil gibi bilgiler doktora ulaştırılacak.

* Mobil eğitim olanakları yaygınlaşacak.

* Veri indirme ücretleri mevcut GPRS tarifelerine göre daha ucuz olacak ve hız artacak.

* İstenilen yere yerleştirilen bir kameradaki görüntü cep telefonuyla anında izlenebilecek.

* Basın mensupları için cep telefonu ile anında görüntülü haber aktarma imkânı sağlanacak.

1G, 2G VE ŞİMDİ 3G

Türkiye`de mobil telekomünikasyon sektörünün ilk uygulamasını 1G sistemleri oluşturuyordu. 1G sadece ses hizmetlerini sunabiliyordu. Daha sonra hayatımıza giren 2G ile de sayısal sistemler ve daha kaliteli ses hizmetlerinin yanı sıra SMS gibi basit veri hizmetleri de sunulabilir hale geldi.

2.5G olarak adlandırılan geçiş döneminde ise, mobil şebekeler üzerinden internete erişim imkanı sağlandı ve veriye dayalı hizmet türlerinde artış kaydedildi. Her kuşakta ses hizmeti sunulabilirken, bir sonraki kuşak daha kaliteli ses hizmetinin yanında daha hızlı ve zengin içerikli veri iletişimine imkân sağlıyor. 30 Temmuz da başlayacak 3G ile ise çok daha hızlı veri paylaşımı ve transferi mümkün olacak. Ortalama 700 MB`lık bir sinema filmini, bugün yaklaşık 6,5 saatte indirirken 3G teknolojisi ile birkaç dakika içerisinde inecek.

ŞİRKETLER AGRESİF REKABETE HAZIR

TURKCELL

3G ihalesinde en yüksek rakamı vererek en geniş bant hakkına sahip olan Turkcell, 30 Temmuz`dan sonra herhangi bir sıkıntı yaşamamak için 1500 kişilik bir ekiple gece gündüz çalışıyor.

VODAFONE

Vodafone, uzun bir süredir laboratuvar ortamında aldığı başarılı sonuçları kısa bir süre önce aboneleriyle paylaştı. Firma, 3G ağı denemelerinde veri indirme hızını 21,1 Mbsp`ye (megabit/saniye) kadar indirdi.

AVEA

Dijital müzik pazarına getirdiği yeniliklerle adından söz ettiren Avea, gençlerin dikkatini çekmeye çalışıyor. Avea, 3G teknolojisiyle birlikte çok uzun bir müzik parçasını bile saniyeler içerisinde abonelerinin telefonuyla buluşturacak.

3G BİLİŞİM KOBİ`SİNİN DE YÜZÜNÜ GÜLDÜRECEK

Telekom operatörlerinin 3G için yapacağı yatırımlar yerli bilişim KOBİ`lerinin de yüzünü güldürecek. 3G sürecinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu`nun (BTK) yerli bilişim sektörünün gelişmesi için telekom operatörlerine getirdiği zorunluluklar sayesinde bilişim KOBİ`lerine 350 milyon dolara yakın iş potansiyeli yaratılacak. 3 milyar 300 milyon dolarlık yatırımın yüzde 10`i da Türk KOBİ`lerden sağlanacak.

BTK VE BAKANLIĞIN KOTALARI YAZILIMCILARI SEVİNDİRDİ

Yazılım Sanayicileri Derneği Başkan Yardımcısı Şerif Beykoz, `Gerek BTK gerekse Ulaştırma Bakanlığı`nın yerli bilişim sektörünü geliştirmek için 3G sürecine bu kotaları koyması bizi çok sevindirdi. Zaten Türkiye bilişim sektörünün yüzde 95`ine KOBİ`ler hakim. Hızlıca büyüyen bilişim sektörünün KOBİ`leri de böylece kendilerini daha hızlı geliştirebilecek. Biz de bilişim dernekleri olarak telekom operatörlerine 3G yatırımı süresince işlerine yarayacak teknolojilerimizi tanıtmaya başladık` dedi.

OPERATÖRLER ARASI REKABETTE SIFIR NOKTASI 3G OLDU

35 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşan sektörde Turkcell, 37 milyon, Vodafone 16.7 milyon, Avea ise 12.2 milyon abone sayısına sahip. 2008 yılını yüzde 20 büyüme ile kapatan sektörün gayrisafi milli hasıla içindeki payı yüzde 5 civarında. 2008 yılında numara taşınabilirliğinin gelmesiyle rekabette yeni bir döneme giren sektörde halen kıran kırana fiyat rekabeti yaşanıyor. 2009 ise 3G uygulamaların başlayacağı bir yıl olarak üç operatöre göre de rekabette `sıfır` noktası olarak algılanıyor.

Köprüden tren geçecek

Yapılsın yapılmasın tartışmaları hala sürüyor, güzergahı sır gibi saklanıyor. Ama 3`üncü Boğaz Köprüsü`nün ihale tarihi belli oldu. Karayolları Genel Müdürü Cahit Turhan, 3. köprü için Eylül ayında ihaleye çıkılacağını açıkladı. 1.300 metre uzunluğunda olacak köprüden 2x3 şerit karayolunun geçeceğini açıklayan Turhan, köprüde 1 gidiş 1 geliş de demiryolu olacağını söyledi. İşte genel müdürün verdiği bilgilere göre 3`üncü köprünün özellikleri ve bağlanması planlanan otoyollar:

İstanbul içine ve dışına yeni otoyol

`Adapazarı-Tekirdağ arasında trafik yoğunluğu günden güne artıyor. Bu güzergahta yüksek standartta bir yolun yanı sıra İstanbul Boğazı`na 3. bir köprü yapılması ihtiyacı ortaya çıktı. İstanbul Boğazı`na 3. bir köprünün yapılması, yatırım programına 1993`te alındı. 3. Boğaz Köprüsü ile Kuzey Marmara Geçişi Otoyolu Projesi kapsamında belirlenen güzergah, İstanbul Büyükşehir Belediyesi`nin imar planlarına işlenecek. En geç Eylül`de projeyi Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle ihale etmeyi planlıyoruz.`

3. köprü toplam 4 milyar dolara mal olacak

`3. köprü yaklaşık 1300 metre, otoyolu ise yaklaşık 300 kilometre uzunluğunda olacak. Projenin toplam maliyeti, 4 milyar dolar olarak hesaplandı. Projenin yapım süresinin 5 yıl olmasını planlıyoruz. Otoyol, İstanbul sınırları içinde 2x4 şerit, İstanbul dışında Gebze-Adapazarı ve Hadımköy-Kınalı arasında ise 2x3 şerit olarak yapılacak. İstanbul Boğazı`na yapılacak 3. köprünün ise 2x3 şerit karayolu, 1 gidiş 1 geliş de demiryolu olarak inşa edilmesi öngörülüyor. Köprü yapılmasının planlandığı güzergaha yakın yerlerde zaten demiryolu ağı bulunuyor. Ayrıca 3. köprüdeki demiryolunun Marmaray`a da bağlanması hedefleniyor.`

Raylı asma köprü Hong Kong`da var

Hem demiryolu hem de karayolu ulaşımını sağlayabilen dünyanın en uzun asma köprüsü Hong Kong`da bulunuyor. Yüksekliği 206 metre olan Tsing Ma Köprüsü 1377 metre uzunluğunda. 41 metre genişliği olan köprü, üç şeridi gidiş, üç şeridi geliş olmak üzere 6 şeritli yoluyla araç trafiğine açık. Köprünün alt kısmında ise demiryolu hattı bulunuyor. 1997 yılında yapılan köprü 57 ayda bitirildi ve 7.14 milyar dolara mal oldu.

YENİ OTOYOLLAR YAPILACAK: Güzergah sır gibi saklanıyor ama 3`üncü köprünün Sarıyer-Beykoz hattından geçeceği en yaygın söylentiler arasında. Karayolları Genel Müdürü Cahit Turhan, 3`üncü köprünün bağlanacağı yeni otoyollar inşa edileceğini de açıkladı. Buna göre İstanbul sınırları içinde 2x4 şeritlik, İstanbul dışında Gebze-Adapazarı ve Hadımköy-Kınalı arasında ise 2x3 şeritlik otoyollar yapılacak

Kamu üretimi kapasiteyi artırdı

İMALAT sanayiinde kapasite kullanım oranı haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre 9.6 puan azalırken, bir önceki aya göre 2.3 puan artarak yüzde 72.7 oldu.

İMALAT sanayiinde kapasite kullanım oranı haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre 9.6 puan azalırken, bir önceki aya göre 2.3 puan artarak yüzde 72.7 oldu. Aylık bazda kapasite kullanımı devlette 25.5 puan birden artarken, özel sektörde artış 2.1 puanda kaldı.

Haziran`da yüzde 72.7 kapasite kullanımına ulaşılması ile şubat ayında başlayan aylık artış seyri haziranda da sürdü ve kapasite kullanımı Kasım 2008`den sonraki en yüksek seyrine ulaştı. Buna karşılık mayıs ayında aylık bazda görülen 3.6 puanlık artışa ulaşılamadı.

Haziran ayında geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında, imalat sanayi kapasite kullanım oranı devlette yüzde 95.2`den yüzde 80.7`ye, özel sektörde yüzde 80.6`dan yüzde 72.6`ya geriledi. Mayıs ayında ise kapasite kullanım oranı devlette yüzde 55.2, özel sektörde yüzde 70.5 olmuştu. Böylece aylık bazda kapasite kullanımı devlette 25.5 puan birden artarken, özel sektörde artış 2.1 puanda kaldı.

GELECEK AY BEKLENTİLERİ DÜŞÜK

Haziran itibariyle işyerlerinin mevcut ve beklenen durumuna bakıldığında, geçen aya göre artış belirten işyerlerinin oranı üretim miktarında yüzde 49.5, yurtiçi satışlarda yüzde 45.1, satış fiyatlarında yüzde 18.4, hammadde fiyatlarında yüzde 23.9 oldu. Geçen aya göre azalış belirten işyerlerinin oranı üretim miktarında yüzde 20.6, yurtiçi satışlarda yüzde 25.4, satış fiyatlarında yüzde 10.4, hammadde fiyatlarında yüzde 11.3 olarak belirlendi.

Geçen aya göre değişim oranı üretim miktarında yüzde 5.8, yurtiçi satışlarda yüzde 6.4, hammadde fiyatlarında yüzde 1.4 olurken, satış fiyatlarında yüzde 2 oldu.

Gelecek ay için beklenen değişim oranları üretim miktarında yüzde 1.4, yurtiçi satışlarda yüzde 0.4, satış fiyatlarında yüzde 0.4, hammadde fiyatlarında yüzde 0.3 oldu.

IMF:Türkiye Krize Direnç Gösterdi

Uluslararası Para Fonu IMF, Türkiye`nin, diğer ülkeler gibi küresel krizden etkilendiğini, ancak Türk ekonomisinin, küresel krize karşı direnç ve esneklik gösterdiğini bildirdi.

IMF`nin son hazırladığı analizde, reformlar sonucunda Türkiye`nin ekonomik şoklara karşı daha esnek bir yapıya kavuştuğu vurgulandı.

Ancak, ekonomisi dışa açık her ülke gibi Türkiye`nin de bu krizden etkilendiği kaydedildi.

IMF, Türkiye`nin sanayileşmiş ülkeler, uluslararası kuruluşlar ve yükselen piyasaların yer aldığı G-20`nin en önemli üyelerinden birisi olduğunu vurguladı.

Analizde, Türkiye`nin sonbaharda, son 60 yılın en büyük küresel ekonomik krizinin ortasında, dünyanın en önemli ekonomik etkinliklerinden biri olan IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarına ev sahipliği yapacağı belirtildi.

Türkiye`nin, 1955 yılından sonra, ikinci kez ev sahipliği yapacağı genel kurul toplantılarında Küresel Ekonomik Görünüm ve Küresel Mali İstikrar Raporu açıklanacak.

`İstihdamı teşviki amaçlayan kanun yasalaşmalı`

İSTANBUL - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), istihdamı teşvik etmeyi ve işsizlikle mücadeleyi güçlendirmeyi amaçlayan kanunun, tarafların endişeleri giderilerek, öncelikli olarak yasalaşması gerektiğini bildirdi.

TÜSİAD, Cumhurbaşkanlığı tarafından bir maddesi yeniden görüşülmek üzere TBMM`ye geri gönderilen 5920 sayılı `İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun` hakkında bir açıklama yaptı.

TÜSİAD Basın Bürosundan yapılan açıklamada, şu görüşlere yer verildi:

`Çalışma hayatını düzenleyen yasaların işgücü piyasasının ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ele alınması; istihdamın gelişmesi ve uluslararası rekabet gücümüz açısından büyük önem taşımaktadır. iş yerinin ve üretimin sürdürülebilirliğini esas alan ve çalışma yaşamının dinamizmiyle uyumlu yasal düzenlemeler, `güvenceli esneklik` uygulamaları ve aktif işgücü politikaları ile birlikte, istihdam kapasitesinin artmasına ve toplumsal refaha katkı sağlayacaktır.

`İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu`nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun`, bir yandan yeni yaratılacak istihdam üzerindeki mali yükleri hafifletmeyi, diğer yandan özel istihdam büroları aracılığıyla mesleki faaliyet olarak geçici iş ilişkisi kurulmasına olanak tanımayı amaçlamıştır.

Nihai hedefi istihdamı teşvik etmek olan söz konusu kanunun bir maddesi ile ilgili olarak kamuoyunda ciddi tartışmalar doğmuş olması ve Cumhurbaşkanlığının kısmi vetosu, hazırlık sürecinde düzenleme ile ilgili bazı endişeleri gidermek üzere yeterli çalışmanın yapılmadığına işaret etmektedir.

Mesleki faaliyet olarak geçici iş ilişkisi, `güvenceli esneklik` anlayışıyla hayata geçirildiği takdirde, işgücü piyasasında esnek çalışma olanaklarının gelişmesine, sosyal içermenin sağlanmasına, yeni istihdam yaratılmasına, kayıt dışılık ve işsizlikle mücadeleye destek olacaktır.

İçinde bulunduğumuz küresel kriz sürecinde, işsizlikle mücadelenin, sosyal politikanın en önemli unsuru olduğu dikkate alınmalıdır. Bu çerçevede, söz konusu kanunun TBMM;nin olağanüstü toplanacağı dönemde öncelikle ele alınmasına ve tarafların endişelerini giderecek şekilde yasalaşmasına ihtiyaç vardır.`

Moody`s: `Türkiye, bu yıl yüzde 5 küçülür, ancak gelecek yıl en az yüzde 1,8 oranında büyür`

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody`s, Türkiye ekonomisinin bu yıl küçüleceğini, ancak gelecek yıl büyümeye geçeceğini bildirdi.

Moody`s`in analizinde, Türkiye ekonomisinin, bu yıl yüzde 5 oranında küçüleceği, ancak gelecek yıl en az yüzde 1,8 oranında büyüyeceği tahmini yer aldı.

Analizde, ekonomik yavaşlama, turizm gelirlerindeki azalma, dış ticaretteki azalma gibi unsurların, kamu gelirleri ve dolayısıyla mali dengesi üzerinde baskı yaratacak olmasına rağmen, kamunun borç ödeme servisi oranlarının halen güçlü durumda olduğu vurgulandı.

Dünya ticareti yüzde 10 düşecek

Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası`na göre, bu yıl dünya ticaret hacmi yüzde 10 düşüş gösterecek

Dünya Ticaret Örgütü Başkanı Pascal Lamy, İtalya`daki G8 Zirvesi çerçevesinde verdiği demeçlerde, örgütün, bu yıl için önceden yüzde 9 olarak gördüğü dünya ticaretindeki azalma tahminini yüzde 10`a çıkardığını hatırlatarak, yüzde 10 oranının koruduklarını kaydetti.

Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü`e göre, dünya ticaret hacmi bu yıl, son 60 yılın en düşük düzeyine gerileyecek.

Sanayileşmiş ülkelerin ihracat hacmi yüzde 14 oranında düşüş gösterirken, Türkiye`nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin ticaret hacmi bunun iki katı oranında düşüş gösterecek.

Öte yandan Dünya Bankası, dünya ticaret hacminin, gelecek yıl yüzde 4 oranında büyüme göstereceği tahminin de bulundu.

(A.A)

Ciliv:`3G ile yeni bir dönem başlıyor, süper heyecanlıyız`

Cep telefonundan hızlı ve zengin veri transferine olanak sağlayacak Üçüncü Nesil Mobil İletişim Sistemleri(3G), 30 Temmuz perşembe günü hayata geçecek.

Turkcell Genel Müdürü Ciliv, sistem ve ürün demolarının tanıtıldığı bir grup gazeteciyle yaptığı sohbette, bilgisayar dünyanın 80`lerin başında her evde her masada bir PC vizyonuyla çıkış yaptığını ancak özellikle 3G ile artık bilginin, internetin gerçek manada evde, masada kalmadığını cebe girdiğini, mobilize olduğunu anlattı.

3G ile yeni bir dönem başladığını, bunu çok önemsediğini ve bu nedenle ``süper heyecanlı`` olduklarını kaydeden Ciliv, ``3G bu yeni dönemin kapısı gibi...`` dedi.

Her zaman her yerden bilgiye ulaşılabileceğini, mobilitenin momentinin yükseldiğini, seyahat ve hareketin gittikçe arttığını kaydeden Ciliv, insanların daha çok seyahat ve hareket yapmak istediğini bunun da ``Nerede hareket orada bereket`` sözündeki gibi ekonomik bir odak, kaynak yarattığını anlattı.

Ciliv, bu şekilde Anadolu`nun potansiyelinin de daha net açığa çıktığını, bu sayede Erzurum`da, Diyarbakır`da çağrı merkezi açtıklarını anımsattı.

Teknolojinin çalışma koşullarını çalışan açısından daha da zorlaştırdığı düşüncesince bir ölçüde haklılık payı olabileceğini ancak, teknolojik gelişmenin pozitif yanlarına odaklanmak gerektiğini aktaran Ciliv, babasının 65 yaşından sonra bilgisayar dersi aldığını ve internette dünyanın farkı noktalarındaki arkadaşlarıyla briç oynayıp sohbet ettiğini söyledi.

Sohbette, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım`ın kendisine anlattığı bir anekdota da değinen Ciliv, Bakan Yıldırım`a Anadolu programındaki köy ziyaretinde bir ninenin köyde ADSL çekmediği için yakındığını anlattı.

Ninenin, Almanya`da yaşayan torunlarını ancak görüntülü sohbette görebildiğini bu nedenle Bakan Yıldırım`a şikayetini ilettiğini belirten Ciliv, aynı şekilde köyde ya da ulaşılması zor bölgelerde cep telefonuyla vatandaşlara sağlık ya da önemli bilgilerin iletilebileceğini ifade etti.

Süreyya Ciliv, dünyada 4 milyar SIM Card olduğunu bunun bu 4 milyarın insanın birbirine bağlı olduğu anlamına geldiğini belirterek, uzun bir uçak seyahatinde okuduğu makalede dünya sağlığıyla ilgili vurgulanan 3 ana gelişim kanalından birinin doğru bilgilerin hızlı bir şekilde insanlara aktarılması açısından mobil iletişim olduğunu gördüğünü dile getirdi.

Urfa`da Oxford

Teknolojik gelişmelerin muhakkak ki sosyolojik etkileri olduğunu, olacağını belirten Ciliv, bir şarkıcının eğitimiyle ilgili eleştiriler karşısında sarf ettiği ``Urfa`da Oxford vardı da gitmedik mi?`` sözünün ``süper bir cümle`` olduğunu, gerçekten eskiden bir çok gencin doğru bilgiye ulaşma fırsatı olmadığını, günümüzde ise bilgi iletişim teknolojileriyle bilginin tabana indiğini, fırsat eşitliği yaratıldığını kaydetti.

Bu çerçevede 3G`nin öneminin daha iyi anlaşılacağını belirten Ciliv, bu nedenle ``süper heyecanlı`` olduklarını söyledi.

Ciliv, 3 yıl kadar önce kendilerini artık sadece GSM şirketi olarak göremeyeceklerini, Turkcell`in bir teknoloji firması olarak görülmesi gerektiğini söylediklerini anımsatarak, mobil internetin geleceğini gördüklerini, en önemli uygulamalarının mobil internet olacağını dile getirdi.

Şirketin istihdam verileriyle ilgili Türkiye`de en fazla yazılım mühendisi çalıştıran firmaların başında geldiklerini söyleyen Süreyya Ciliv, 2008-2009`de net çalışan olarak büyümeye devam ettiklerini kaydetti.

Süreyya Ciliv, yeni hizmetlerin fiyatlarının pahalı olmayacağını da bildirdi.

3G

Sohbette dağıtılan bilgi notuna göre, 2009`un ilk çeyreği sonunda dünyadaki toplam 3G abone sayısı 450 milyona ulaştı.

3G`yi 81 il merkezinde aynı anda başlatacak olan Turkcell, altyapısına 2009 yılında 1,3 milyar dolar yatırım yapıyor.

3G şebekesini saniyede 21 megabit hız imkanı veren HSPA olarak tanımlanan en son 3G teknolojisi ile kuran Turkcell, 3G şebekesindeki ana tedarikçileri Ericsson ile 3G`nin gelecek mobil teknolojisi olan LTE için de şimdiden anlaşma yaptı.

THY`nin 118. yurt dışı noktası Lviv olacak

Search:

Ukrayna Haber

Google

Gündem

Dünya

Türkiye

Politika

Ekonomi

İş Dünyası

Fuar

Turizm

Spor

Eğitim

Bilişim

Otomobil

Aile Sağlık

Yaşam

Sanat

Kitap

Edebiyat

Televizyon

Sinema

Müzik

Magazin

Sizden Gelenler

-Turizm-

THY`nin 118. yurt dışı noktası Lviv olacak

10-07-2009 - 12:38:05

Türk Hava Yolları(THY) İstanbul-Lviv (Ukrayna) seferlerine 27 Temmuzda başlayacak.

THY`den yapılan yazılı açıklama göre, şirketin 118`inci yurt dışı uçuş noktası olacak Lviv uçuşlarında, 27 Temmuzdan itibaren 1 ay süreyle vergi ve harçlar dahil gidiş-dönüş 99 Avro`dan başlayan promosyon fiyat uygulanacak. Seferler, pazartesi, perşembe ve pazar olmak üzere haftada 3 gün yapılacak.

Lviv hattı Ukrayna`da, Dnipropetrovsk, Donetsk, Kiev, Odessa, Simferopol`dan sonra THY`nin sefer düzenlediği 6`ncı uçuş noktası olacak.

Turizm , Haberleri, UkraynaHaber.Com

Sanayi bakanından boykot çağrısı

Sanayi Bakanı Ergün, Şincan`daki kıyım nedeniyle Çin malları için boykot talebinde bulundu. Daha önce sivil toplum kuruluşlarıda boykot çağrısında bulunmuştu.Bilindiği gibi Çinin Şincan Uygur özerk bölgesinde Çinlilerle Uygurlular arasında yaşanan çatışmalarda yüzlerce Uygur yaşamını yitirmişti.

Arçelik-LG krizde büyüdü 2014`te hedef 1 milyar $

HEDEF SEKTÖRE KATKI

Gebze`deki üretim tesislerinde 1 Temmuz`da 5 milyonuncu klimayı üreten Arçelik-LG Genel Müdürü Bulgurlu, “Vizyonumuz çevre dostu ve enerji verimliliği sağlayan klimalar üreterek, sektörün geleceğine katkı sağlamakâ€� dedi

Arçelik-LG Genel Müdürü Hakan Bulgurlu, 2014 yılında cirolarını ikiye katlayarak 1 milyar dolara çıkarmayı ve Türkiye`nin ilk 50 şirketi arasına girmeyi hedeflediklerini söyledi. Bulgurlu krizi önceden farkettiklerini ve daralmaya hazır olduklarını belirterek, “Bütün çalışmalarımızı bu doğrultuda yaptık. Gerek pazarın küçülmesi gerekse ithalatçıların temkinli davranmasıyla ürün alımını yavaşlatmaları bizim pazar payımızı daha da büyütecek. 2008`de yüzde 47.8 olan pazar payımızın yüzde 55`e çıkacağını tahmin ediyoruz. Geçen yıl 548 milyon dolar olan ciromuzu da 2014`e kadar ikiye katlayacağızâ€� diye konuştu.

10 YILDA DEV OLDUK

10 yılda ciddi bir noktaya geldiklerini anlatan Bulgurlu “Geçen yıl iç pazarda 500 bin, dış pazarlarda ise 817 bin ürün sattık. Arçelik`in satış gücü en büyük avantajımız. 11 çevre pazarda da lideriz. 10 yılda 1 milyon 350 bin klima üreten ve 60 ülkeye ihracat yapar konuma geldikâ€�dedi.

PAZARDA İDDİALIYIZ

Bulgurlu geçen yıl ticari klima üretimine de girdiklerini vurgulayarak ısıtma, soğutma, odaların nemlendirilmesi, temizlenmesi gibi tüm alanlara gireceklerini ve buralarda da liderlik beklediklerini dile getirdi. Bulgurlu tasarruflu ve çevre dostu kilimaların dünya ve Türkiye klima pazarlarını şekillendireceğini belirterek “Bizim en önemli avantajımız teknolojik üstünlüğümüzle bu trendlere uygun ürün üretebilmemiz. Kilimalarımız A sınıfı enerjiyle çalışıyor ve çevreci. İnverter kilimalarımızla da pazarda iddialıyızâ€� diye konuştu.

Gabon`a bile klima sattık

Bulgurlu, ihracatta yaşanan daralmayı pazar çeşitlemesiyle aştıklarını söyledi. Bulgurlu özellikle Batı ülkelerinde bu sene ciddi düşüşler yaşadıklarını dile getirerek, “Aynı şekilde Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerinde de sıkıntılar yaşandı. Bu küçülmeye karşılık Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde büyük artışlar oldu. Bu iki bölgeye klima satışları yüzde 80 oranında arttı. Bu yıl Gabon`a bile satış gerçekleştirdik. Mısır`da kurduğumuz üretim hattıyla da bu bölgede ciddi satışlarımız varâ€� dedi. Bulgurlu, Gebze`de Ar-Ge merkezi kuracaklarını, burada Türkiye`ye özgü ürünler üreteceklerini de vurguladı.

Para, insanı sanılandan fazla etkiliyor

Rita Urgan`ın haberi

Mangır, arpa, nakit... gibi sözcükler sürekli olarak dile getirdiğimiz, ancak bizler için taşıdıkları ruhsal anlamın üzerinde pek de durmadığımız sözcükler. Bu sözcükler üzerinde birkaç dakika kafa yorduğunuzda çok farklı bir kişi oluverirsiniz. Para ile ilintili sözcükleri salt düşünmek bile insanı çok daha özgüvenli ve başkalarına yardımcı olmaya daha az yatkın duruma getirebiliyor. Daha da garibi, paraya dokunmak hem bireyin toplumdan dışlanmışlık duygusunu yok ediyor hem de fiziksel acıyı yatıştırıyor.

Haber 7

Paranın ne anlama geldiği düşünüldüğünde işler daha da sarpa sarıyor. Ekonomi uzmanlarına göre para, tıpkı ağacı kesmeye yarayan balta gibi, yalnızca ekonomik yaşamı daha etkili kılan bir araçtan ibaret. Gelgelelim, para insanda tutku, gerilim ve kıskançlık gibi çok daha yoğun duygulara yol açıyor. Konu para olduğunda her nedense mantık çerçevesi içinde davranamıyoruz.

Peki, neden?

İnsanoğlunun para ile çok yönlü bir ilişkisi var. Kimileri harcamaya kıyamazken kimileri parayı har vurup harman savurmaktan kendini alamıyor. Paranın birey üzerindeki etkisini kavradıkça kimi insanların paraya tıpkı bir ilaç gibi tepki verdiklerini, kimilerinin de ona bir dost gibi davrandıklarını görüyoruz. Dahası, kimi araştırmalar insanda para kazanma arzusu ile iştahın at başı gittiğini ortaya koyuyor.

Paralı olmak insanın istediğini satın alabilmesi anlamına geldiğinden, para doğal olarak statü ile özdeş bir kavram niteliğini taşıyor. Öyle ki, paranın yitirilmesi insanı ciddi bunalıma, hatta intihara sürükleyebiliyor. Dünyaca meteliğe kurşun sıktığımız şu günlerde paranın ruhbilimsel boyutunu kavramaya çalışmak belki para ile ilişkimize de daha sağlıklı bir boyut kazandırabilir.

GÖRECE DEĞERLER

Basit bir değiş tokuş aracı olarak bile para akıl almaz biçimlerde karşımıza çıkabilir. Paranın değerini onunla satın alabileceğimiz şeyler belirliyormuş gibi görünse de, gerçek yaşamda para ile ilişkimiz bu denli mantıklı sınırlar içinde değil. İnsanoğlu paraya nesnel bir kesinlikle yararlanılacak bir araç gibi yaklaşmak yerine, genellikle belirsiz sonuçlar doğurmak pahasına, onun beynin derinliklerindeki eski duygusal bölümlere sızmasına izin veriyor. Bu durumun davranışlarımızı nasıl etkilediğini anlamak amacıyla kimi ekonomi uzmanları giderek konuya evrimsel insanbilimcilerin bakış açısından yaklaşma yoluna gidiyorlar.

Bu uzmanlardan biri olan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü`nden Daniel Ariely çağdaş toplumun bizlere iki farklı davranış kuralları dizisi sunduğuna dikkat çekiyor.

`Coşkulu ve uçuşkan` toplumsal normlar uzun erimli ilişkilerin, güven ve işbirliğinin pekiştirilmesini hedefliyor. Öte yandan, para ve rekabete odaklı piyasa normları bireyin öncelikle kişisel çıkarlarını gözetmesini esas alıyor.

Minnesota Üniversitesi`nden Kathleen Vohs ve arkadaşları 2007 yılında yaptıkları bir araştırmada para ile ilintili sözcükler verildiğinde deneklerin kendilerinden istenen göreve daha çok yoğunlaştıklarını ve bunların genelde çevresindekilere yardım etmeye pek yanaşmadıklarına tanık oldular.

BÖLÜNMÜŞ KİŞİLİKLER

Vohs burada basit bir dinamiğin etkili olduğuna parmak basarak `Para insanlarda özgüven duygusu yaratıyor. Bu tür insanlar kişisel hedeflerine ulaşmak için büyük çaba harcama ve genellikle kendilerini başkalarından soyutlama eğiliminde oluyorlar,` diyor. Kırılgan ve duyarlı toplumsal yanımız bu davranışı pek onaylamasa da, söz konusu özellik insanın ayakta kalabilmesi açısından yararlı.

Ariely toplumsal normlarla piyasa normlarını farklı yerlere oturttuğumuz sürece işlerin yolunda gittiğine, sorunun ancak ikisi çakıştığında ortaya çıktığına dikkat çekiyor.

Çeşitli ruhsal araştırmalar para, şan ve şöhret gibi dışsal ve geçici özlemlerle güçlü kişisel ilişkiler kurmak ve bunları kalıcı kılmak türü içsel emeller arasında genelde bir değiş tokuşun söz konusu olduğunu ortaya koyuyor. İlkinin ağır bastığı kişilerde ruh sağlığıyla ilgili göstergelerin de düşük düzeyde seyrettiği görülüyor. Sağlıklı bir kişilik için iki zihniyet arasında dengenin kurulması gerekiyor.

Ne var ki, para ile daha dengeli bir ilişkinin kurulması pek de basit bir iş değil. Çünkü insanoğlunun para ile ilişkisinin garip bir başka ruhsal yönü daha var. Exeter Üniversitesi`nden Stephen Lea ve Londra Üniversitesi`nden Paul Webley insanın para karşısında sergilediği sağlıksız ve takıntılı davranışların bir başka nedenini de paranın beyinde tıpkı nikotin ya da kokain gibi uyuşturucuya benzer bir etki yaratmasına ve beynin haz alma merkezlerini uyarmasına bağlıyorlar. Doğal olarak para gerçekte beyne girmiyor, ama düşünce ve duygular aracılığıyla kişiyi cinsel açıdan uyarabilen pornografik bir metin gibi işlev görebiliyor.

BEYNİ ÖDÜLLENDİRİCİ ETKİSİ

Paranın beynin biyolojik açıdan önemli etkinlikleri ödüllendirici kılmak üzere evrilmiş devrelerini devinime geçirdiği yönündeki görüşü bir başka garip buluş da destekliyor. Günümüz toplumlarında insanları para peşinde koşmaya iten dürtüye evrimsel bir açıklama getirmeye çalışan Paris HEC işletme okulu uzmanlarından Barbara Briers ve arkadaşları paraya duyulan açlık ile yiyeceğe duyulan açlık arasında doğrudan bir bağlantı olup olmadığını araştırdılar.

Deneylerle üç farklı bulguya tanık olundu: Karınları aç olan denekler tok olanlara kıyasla daha az bağışta bulunma eğilimindeydiler; tatma ile ilgili deneyde şekerlerin çoğunu silip süpürenler para kazanma tutkusuyla yanıp tutuşanlardı; oyun ortamında hoş yemek kokularıyla açlıkları uyarılan denekler normal kokulu odada tutulanlara kıyasla daha az para veriyorlardı. Briers`e göre bu durum beynin para ile ilintili düşünceleri işlerken izlediği sürecin yiyecekle ilgili düşünceleri işlerken izlediği süreçten farksız olduğunun bir göstergesiydi. Briers gerçekten haklı ise, `açgözlü bankerler` deyiminin de yepyeni bir boyut kazanması işten değil.

Paranın neden kimilerinin gözünü kör ederken, kimilerinin umurunda bile olmadığına kesin bir açıklama getirmenin henüz çok uzağındayız. Ne var ki, kendi halinde bir değiş tokuş aracı olması gereken paranın yoğun duygusal ve zihinsel çalkalanmalara yol açtığı su götürmez bir gerçek. Durum böyle olunca ekonomi uzmanlarının örneklerinde bu gerçeği de göz önünde tutmalarında yarar var.

Kaynak: New Scientist, 21.03.2009 / Cumhuriyet Bilim Teknik 10.07.2009

Euromoney: AKBANK Türkiye`nin En İyi Bankası

Dünyanın önde gelen finans dergilerinden Euromoney tarafından her sene verilen, dünya bankacılık çevrelerinde büyük merakla beklenen ve bankacılık sektörünün en üst düzey ödülü olarak kabul edilen “Awards of Excellenceâ€� - “Mükemmellik Ödülleriâ€� Londra`da sahiplerini buldu. Bu prestijli ödülü Türkiye adına “Türkiye`nin En İyi Bankasıâ€� seçilen Akbank kazandı. Akbank`ın ödülünü Akbank Genel Müdürü Ziya Akkurt, Akbank Strateji ve Kurumsal İletişimden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Burak Tansan ve Akbank Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Murat Göllü, Londra`da düzenlenen törende Euromoney yetkililerinden aldı. Akkurt, “Akbank, müşteri odaklılığı, yaygın şube ağı, modern risk yönetimi ve taviz vermeden sürdürdüğü en üst düzey bankacılık hizmetleriyle bu ödüle layık görüldü. Müşterilerimize desteğimiz sürecekâ€� dedi.

Koç, dünyanın en büyük 172`nci şirketi

Koç Holding, Fortune Global 500 listesinde 14 sıra yükselerek, dünyanın en büyük 172`nci şirketi oldu.- İSTANBUL (ANKA) - Fortune Dergisi`nin açıkladığı Global 500 listesinde, bu yıl Türkiye`den sadece Koç Holding yer aldı. Koç Holding 44.2 milyar dolar cirosu ile geçen yıla göre 14 basamak yükselerek dünyanın en büyük 172`nci şirketi oldu. Son beş yılda 217 basamak tırmanan Koç, listedeki yükselme trendini kesintisiz devam ettirdi. Koç Holding 2005`de 389`uncu, 2006`da 358`inci, 2007`de 190`ıncı, 2008`de 186`ıncı ve bu yıl 14 basamak daha yukarıya çıkarak 172`inci sırada yer aldı. Koç Holding sıralamada, Canon, Walt Disney, Lufthansa, Bridgestone, McDonald`s, Oracle, Coca Cola, Goodyear, Philip Morris, Dupont, Apple, Philips, PepsiCo gibi birçok dünya devi şirketini geride bıraktı.

Koç Holding son 5 yılda (2003-2008) gelirlerini en hızlı artıran şirketler arasında ise 19`uncu oldu. Buna göre Koç Holding, son 5 yılda gelirlerini yıllık ortalama yüzde 33,8 oranında büyüttü.

ENERJİDE DÜNYA BEŞİNCİSİ

Koç Holding sektörel olarak bakıldığında ise `Enerji Kategorisi`nde dünyanın 5`inci büyük şirketi konumuna yükseldi. Koç Holding CEO`su Dr.Bülent Bulgurlu konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamadı, `Dünyanın en büyük şirketleri içinde yer alma vizyonumuz ile geçen yıl olduğu gibi bu yıl da önemli bir başarıya imza attık. 14 basamak daha yukarıya tırmandık. Bu başarı sadece Koç Holding`e ait değildir. Bu, Türkiye`nin başarısıdır. Bu başarıda payı olan başta Türk halkına, hissedarlarımıza, çalışanlarımıza, tedarikçilerimize, bayilerimize, hükümetimize, sendikalara çok teşekkür ediyorum. Yurtiçinde en fazla vergi ödeyen, en fazla ihracat yapan, en fazla istihdamı sağlayan, kısacası en büyük olan şirketimizin, dünya sıralamasında her yıl daha yukarıya çıkması, Koç Holding`in başarısının Dünya`da tescili anlamına gelmektedir` açıklamasında bulundu.

-BAŞARIMIZIN DÜNYA`DA TESCİLİDİR-

Bulgurlu, kendilerini en fazla memnun eden konunun, listede sürekli olarak yer almanın yanında, her yıl daha yukarıya tırmanmaları olduğunu, nitekim 2005`de 389`uncu, 2006 yılında 358`inci, 2007`de 190`ıncı, 2008`de 186`ıncı ve bu yıl 14 basamak daha yukarıya çıkarak 172`inci sırada yer aldıklarını dile getirdi.

Bulgurlu, listede yer alan tek Türk şirketi olmanın, kendilerine büyük onur verdiğini, ancak, Türkiye adına daha fazla Türk şirketinin listede yer almasının kendilerini sevindireceğini ve bunun kısa zaman içinde olacağına inandığını belirtti.

Türk şirketlerinin kıvrak, girişimci ve her şarta hızlı bir şekilde adapte olan yapıları ile ülkemizde elde ettikleri büyüklüğü, küresel alanda yürütecekleri faaliyetler ile daha geniş coğrafyalara yayma kabiliyetlerinin olduğunu ifade eden Bulgurlu, bunun gerçekleşmesi ile Türkiye`nin dünya ekonomisi içinde daha belirgin bir yere kavuşacağını, daha etkin bir bölgesel güç olmaya devam edeceğini vurguladı. (ANKA)

HMD/NK

Bakan Ali Babacan, `kölelik yasasını` savundu

EKONOMİDEN Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, sendikaların karşı çıktığı Özel İstihdam Büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurma düzenlemesine, işçilerle işsizleri karşı karşıya getirerek, sahip çıktı.

EKONOMİDEN Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, sendikaların karşı çıktığı Özel İstihdam Büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurma düzenlemesine, işçilerle işsizleri karşı karşıya getirerek, sahip çıktı.

`Kiralık işçi` olarak bilinen uygulamanın pek çok ülkede görüldüğünü ifade eden Babacan, Avrupa Birliği müktesebatında Türkiye`den beklenen bir konu olduğunu dile getirdi. Babacan, `İşsizliğin ne demek olduğunu işsizler anlar. Özel İstihdam bürolarıyla ilgili olumsuz beyan verenlerin içinde işsiz var mı? Keşke işsizlerin de bir sendikası olsa onları da dinleseydik. Bizim bunu görmeme lüksümüz yok` dedi.

TOBB Konseyler Müşterek Toplantısı`nda konuşan Babacan, bu uygulamanın pek çok ülkede yapıldığını savundu. AB müktesebatında Türkiye`nin yerine getirmesi gereken bir uygulama olduğunu vurgulayan Babacan, şu anki uygulamada kısa süreli ya da geçici çalışmak isteyen kişiler için mevzuat çok kısıtlı olduğunu belirterek, `Amele pazarlarında işçilerin hiçbir sosyal güvenliği yok` açıklamasını yaptı.

Bu tür çalışma şeklinin uygulandığı ülkelerde istihdamın 1,8 oranında arttığını iddia eden Babacan savunması şöyle sürdürdü: `ÖİB kendi resmi bordrolarına sözleşmeyle iş akdiyle işçi alacaklar. Geçici iş ihtiyacı olan firmalara sözleşmeyle girebilecekler. Bu uygulama genç ve kadın istihdamını artırır. Günde 3-5 saat çalışarak gelir elde etme imkanı sağlar`

ALINIP SATILACAK MAL GİBİ...

Türk-İş Genel Mali Sekreteri ve Demiryol-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan`ın `Özel İstihdam Büroları` yasasına ilişkin açıklamasına sert tepki göstererek, `işçileri amele pazarında alınıp satılacak bir mal olarak gören zihniyeti kınıyorum` dedi.

Atalay dün yaptığı yazılı açıklamada, geçenin geç saatlerinde Meclis`te çıkarılan Özel İstihdam Bürolarının Mesleki Faaliyet Olarak Geçici İş İlişkisi Kurabilmesi adı altındaki yasayla, işçilerin 18 ay kiralanmasına izin verildiğini hatırlattı.

Bu yasanın çalışma yaşamında `kara bir sayfa` olduğunu kaydeden Atalay, `İşçilerin mal gibi alınıp, satılmasına neden olacak bu yasanın modern işçi simsarlığını yasal hale getirdiğini` belirtti. Özel istihdam bürolarına, istihdam ettiği işçileri kiralama yetkisi veren bu yasanın, iddia edildiği gibi, istihdamı artırmayacağının altını çizen Atalay, tam tersine çalışma barışını bozacağını, açıkça bir kölelik yasası olduğunu dile getirdi. Atalay, bunun Babacan tarafından basına verilen demeçle de itiraf edildiğini aktardı. Babacan`ın yasayı savunurken, amele pazarlarının Türkiye`nin bir gerçeği olduğu söylemi ve işçiyi hiçbir hakka ve hukuka sahip olmadan, pazarda alınıp satılan bir mal olarak gördüğünü itiraf ettiğini belirten Atalay, `Bu zinniyeti kınıyorum` dedi.

Bu yaklaşımın demokrasiye, insan haklarına aykırı olduğunun altını çizen Atalay, yasanın, işçi komisyonculuğunu, işçi simsarlığını, kölelik düzenini getireceğini, çalışanların ekonomik ve sosyal haklarını, iş güvenliği haklarını, sendikal örgütlenme özgürlüğünü ortadan kaldıracağını dile getirdi. Atalay, Türk-İş`in bu yasanın uygulamaya konulmaması için gereken tüm çabayı ortaya koyacağını savundu.(ANKARA)